58.000'den fazla kelime ile en kapsamlı Osmanlıca Türkçe sözlük
Aradığınız Osmanlıca kelimelerin Türkçe anlamlarını sözlüğümüzde bulabilirsiniz
HAYAT ne demek? HAYAT kelimesinin anlamı nedir?
Dirilik. Canlılık. Yaşama. Sağlık.
Fık: Allah (C.C.)
kendi Zât-ı Ehadiyyetine mahsus bir hayat sıfatı ile
muttasıftır. Bu, Hak Teâlâ'nın ilmi ile, irade ve kudret ile
ittisafına hâs bir sıfattır. (Bak: Meratib-i hayat) (Hayat,
şu kâinatın en ehemmiyetli gayesi.. hem en büyük neticesi..
hem en parlak nuru.. hem en lâtif mâyesi.. hem gayet
süzülmüş bir hülâsası.. hem en mükemmel meyvesi.. hem en
güzel zineti.. hem sırr-ı vahdeti.. hem rabıta-i ittihadı..
hem en yüksek kemali.. hem en güzel cemali.. hem kemalatın
menşei.. hem san'at ve mahiyetçe en hârika bir ziruhu, hem
en küçük bir mahluku bir kâinat hükmüne getiren mu'cizekâr
bir hakikatı, hem güya kâinatın küçük bir zihayatta
yerleşmesine vesile oluyor gibi; koca kâinatın bir nevi
fihristesini o zihayatta göstermekle beraber, o zihayatı
ekser mevcudatla münâsebettar ve küçük bir kâinat hükmüne
getiren en harika bir mu'cize-i kudrettir.Hem hayatın
hakikatı altı erkân-ı imaniyeye bakıp, mânen ve remzen isbat
eder. Yâni, hem Vâcib-ül Vücud'un vücub-u vücudunu ve
hayat-ı sermediyesini.. hem dar-ı âhireti.. hem hayat-ı
bâkiyesini.. hem vücud-u melâike.. hem sâir erkân-ı
imaniyyeye pek kuvvetli bakıp iktiza eden bir hakikat-ı
nuraniyyedir. Hem hayat, bütün kâinattan süzülmüş en sâfi
bir hülâsası olduğu gibi, kâinattaki en mühim bir maksad-ı
İlahî ve hilkat-ı âlemin en mühim neticesi olan şükür ve
ibadet ve hamd ve muhabbeti netice veren bir sırr-ı
azamdır...Evet bu hayatın gayesi ve neticesi hayat-ı
ebediyye olduğu gibi, bir meyvesi de hayatı veren Zât-ı Hayy
ve Muhyi'ye karşı şükür ve ibadet ve hamd ve muhabbettir ki;
bu şükür ve muhabbet ve ibadet ve hamd ise hayatın meyvesi
olduğu gibi kâinatın gayesidir. Ve bundan anla ki; bu
hayatın gayesini "rahatça yaşamak ve gafletli lezzetlenmek
ve heveskârâne nimetlenmektir" diyenler, gayet çirkin bir
cehaletle, münkirâne, belki de kâfirâne, bu pek çok
kıymettar olan hayat nimetini ve şuur hediyesi ve akıl
ihsanını istihfaf ve tahkir edip, dehşetli bir küfran-ı
nimet ederler. L.)(Ziya ile mevcudat görünür, hayat ile
mevcudatın varlığı bilinir. Her birisi birer keşşaftır.
M.)(Ey nefis! Eğer şu dünya hayatına müştaksan, mevtten
kaçarsan; kat'iyyen bil ki: Hayat zannettiğin hâlât, yalnız
bulunduğun dakikadır. O dakikadan evvel, bütün zamanın ve o
zaman içindeki eşya-yı dünyeviye, o dakikada meyyittir,
ölmüştür. O dakikadan sonra, bütün zamanın ve onun mazrufu o
dakikada ademdir, hiçtir. Demek güvendiğin hayat-ı maddiye,
yalnız bir dakikadır. Hattâ bir kısım ehl-i tedkik "Bir
âşiredir, belki ân-ı seyyaledir" demişler. İşte şu sırdandır
ki; bazı ehl-i velâyet, dünyanın dünya cihetiyle ademine
hükmetmişler. Madem böyledir; hayat-ı maddiye-i nefsiyeyi
bırak. Kalb ve ruh ve sırrın derece-i hayatlarına çık, bak;
ne kadar geniş bir daire-i hayatları var. Senin için meyyit
olan mâzi, müstakbel, onlar için hayydır, hayatdar ve
mevcuttur. S.)(Vücudun kemali hayat iledir. Belki vücudun
hakiki vücudu hayat iledir. Hayat vücudun nurudur.
S.)(Hayatı veren O'dur. Ve hayatı rızık ile idame eden de
odur. M.)
Kasaba ve köy evlerinde üstü kapalı, bir, iki veya üç
tarafı açık sofa.
"HAYAT" kelimesine ilk yorumu yazan sen ol.