58.000'den fazla kelime ile en kapsamlı Osmanlıca Türkçe sözlük
Aradığınız Osmanlıca kelimelerin Türkçe anlamlarını sözlüğümüzde bulabilirsiniz
İCAD ne demek? İCAD kelimesinin anlamı nedir?
(Ücâd) Kapı ve pencerelerin üstlerinde bulunan kemer.
Vücuda getirmek. Yeniden bir şey meydana getirmek.
Yoktan var etmek. (Bak: İbda')(şu zamanda çok ileri giden
feylesoflar diyorlar ki: "Hiçten, hiçbirşey icad edilmiyor
ve hiçbirşey idam edilmiyor; yalnız bir terkip bir tahlildir
ki, Kâinat fabrikasını işlettiriyor."Elcevap : Nur-u Kur'an
ile mevcudata bakmayan feylesofların en ileri gidenleri
bakmışlar ki, tabiat ve esbab vasıtasiyle bu mevcudatın
teşekkülât ve vücudlarını -sabıkan isbat ettiğimiz tarzda-
imtina derecesinde müşkilâtlı gördüklerinden, iki kısma
ayrıldılar.Bir kısmı, Sofestaî olup, insanın hassası olan
akıldan istifa ederek, ahmak hayvanlardan daha aşağı
düşerek, Kâinatın vücudunu inkâr etmeyi; hatta kendilerinin
vücudlarını dahi inkâr etmesini.. dalâlet mesleğinde esbab
ve tabiatın icad sahibi olmalarından daha ziyade kolay
gördüklerinden; hem kendilerini, hem Kâinatı inkâr edip,
cehl-i mutlaka düşmüşler.İkinci güruh bakmışlar ki;
dalâlette esbab ve tabiat mucid olmak noktasında, bir sinek
ve bir çekirdeğin icadı, hadsiz müşkilâtı var. Ve tavr-ı
aklın haricinde bir iktidar iktiza ediyor. Onun için
bilmecburiye icadı inkâr ediyorlar, "yoktan var olmaz"
diyorlar ve idamı da muhal görüyorlar, "var yok olmaz"
hükmediyorlar. Yalnız, harekât-ı zerrât ile, tesadüf
rüzgârlariyle bir terkib ve tahlil ve dağılmak ve toplanmak
suretinde bir vaziyet-i i'tibariye tahayyül ediyorlar...
İşte sen gel, ahmaklığın ve cehaletin en aşağı derecesinde,
en yüksek akıllı kendini zanneden adamları gör; ve dalâlet,
insanı ne kadar maskara ve süfli ve echel yaptığını bil;
ibret al! Acaba her senede, dört yüzbin envâı birden zemin
yüzünde icad eden ve Semavat ve Arzı altı günde halkeden ve
altı haftada, her baharda, kâinattan daha san'atlı, hikmetli
zihayat bir kâinatı inşa eden bir Kudret-i Ezeliye, bir
İlm-i Ezelî'nin dairesinde, plânları ve mikdarları taayyün
eden mevcudat-ı ilmiyeyi göze göstermiyen bir ecza ile
yazılan ve görünmeyen bir yazıyı göstermek için sürülen bir
ecza misillü, gayet kolay o mâdumât-ı hâriciye olan
mevcudat-ı ilmiyeye vücud-u hârici vermeği o Kudret-i
Ezeliyeden uzak görmek ve icadı inkâr etmek; evvelki güruh
olan Sofestâilerden daha ziyade ahmakane ve cahilânedir. Bu
bedbahtlar, âciz-i mutlak ve yalnız bir cüz-i ihtiyariden
başka ellerinde olmayan; firavunlaşmış kendi nefisleri,
hiçbir şeyi idam ve yok edemediklerinden ve hiçbir zerreyi,
bir maddeyi, hiçten, yoktan icad edemediklerinden ve
güvendikleri esbab ve tabiatın ellerinde hiçten icad
gelmediği cihetle, ahmaklıklarından diyorlar: "Yoktan var
olmaz, var da yok olmaz" deyip, bu bâtıl ve hatâ düsturu,
Kadir-i Mutlak'a teşmil etmek istiyorlar. Evet, Kadir-i
Zülcelâl'in iki tarzda icadı var. Biri; ihtira ve ibda'
iledir. Yâni; hiçten, yoktan vücud veriyor; ve ona lâzım her
şey'i de hiçten icad edip eline veriyor. Diğeri; inşâ ile,
san'at iledir. Yâni; kemal-i hikmetini ve çok esmasının
cilvelerini göstermek gibi, çok dakik hikmetler için,
kâinatın anasırından bir kısım mevcudatı inşa ediyor. Her
emrine tâbi olan zerratları ve maddeleri, Rezzakıyet
kanunuyla onlara gönderir ve onlarda çalıştırır. Evet
Kadir-i Mutlak'ın, iki tarzda; hem ibda' hem inşâ suretinde
icadı var. Varı yok etmek ve yoğu var etmek; en kolay, en
sühuletli, belki daimî, umumî bir kanunudur. Bir baharda,
üçyüz bin envâ-i zihayat mahlukatın şekillerini,
sıfatlarını, belki zerratlarından başka bütün keyfiyat ve
ahvallerini hiçten var eden bir kudrete karşı, "yoğu var
edemez!" diyen adam, yok olmalı!...L.)(Eğer desen: "Delil-i
İhtiraî i'tâ-i vücuddur. İ'tâ-i vücud ise; i'dam-ı mevcudun
refikidir. Halbuki: Adem-i sırftan vücudu ve vücud-u mahzdan
adem-i sırf-ı aklımız tasavvur etemiyor." Cevaben derim:
Yahu!. Sizin bu istis'âbınız ve şu mes'elenin tasavvurundaki
istiğrabınız, bir kıyas-ı hâdi'in netice-i vahimesidir. Zira
icad ve ibda-i İlâhiyi, abdin san'at ve kesbine kıyas
edersiniz. Halbuki abdin elinden bir zerreyi imate veyahut
icad etmek gelmez. Belki yalnız umur-u itibariye ve
terkibiyede bir san'at ve kesbi vardır. Evet, bu kıyas
aldatıcıdır, insan kendini ondan kurtaramıyor.Elhasıl :
İnsan kâinatta mümkinatın öyle bir kuvvet ve kudretini
görmemiş ki, icad-ı sırf ve i'dam-ı mahz etsin. Halbuki
hükm-i aklîsi de daima üss-ül-esası, müşahedattan neş'et
eder. Demek âsâr-ı İlâhiyeye mümkinat tarafından bakıyor.
Halbuki: Hayret-efza âsârıyla müsbet olan kudret-i Sâni'in
canibinden temaşa etmek gerektir. Demek ibadın ve kâinatın
umur-u itibariyeden başka tesiri olmayan kuvvet ve
kudretlerin cinsinden olan bir kudret-i mevhume içinde Sânii
farz ederek o noktadan şu mes'eleye temaşa ediyor. Halbuki
Vacibü'l-vücud'un canibinden, kudret-i tâmmesi nokta-i
nazarından bu mes'eleye temaşa etmek gerektir. R.N.)
"İCAD" kelimesine ilk yorumu yazan sen ol.