58.000'den fazla kelime ile en kapsamlı Osmanlıca Türkçe sözlük
Aradığınız Osmanlıca kelimelerin Türkçe anlamlarını sözlüğümüzde bulabilirsiniz
İCTİHAD ne demek? İCTİHAD kelimesinin anlamı nedir?
(Bak: İctihad)
Kudret ve kuvvetini tam kullanarak çalışmak. Gayret
etmek. Çalışmak.
Anlayış.
Kanaat.
Fık: Şeriatın fer'î
mes'elelerine âit hükümleri, İslâm müçtehidlerinin, usulüne
uygun olarak, Kur'an ve Hadis-i Şeriflerden çıkarmaları ve
bunun için tam gayret etmiş olmaları. Böyle içtihad eden
zâtlara Müçtehid denir.(Mesail-i diniyeden olan içtihad
kapısı, açıktır. Fakat, şu zamanda oraya girmeğe altı mâni
vardır:Birincisi : Nasılki, kışta fırtınaların şiddetli
olduğu bir vakitte, dar delikler dahi seddedilir; yeni
kapılar açmak hiç bir cihetle kâr-ı akıl değil. Hem nasılki,
büyük bir selin hücumunda tâmir için duvarlarda delikler
açmak gark olmağa vesiledir. Öyle de: Şu münkerat zamanında
ve âdât-ı ecânibin istilâsı ânında ve bid'aların kesreti
vaktinde ve dalâletin tahribatı hengâmında, içtihad namıyla
kasr-ı İslâmiyetten yeni kapılar açıp, duvarlarında
muharriplerin girmesine vesile olacak olan delikler açmak
İslâmiyete cinâyettir...İkincisi : Dinin zaruriyatı ki
içtihad onlara giremez. Çünki kat'i ve muayyendirler. Hem o
zaruriyat, kut ve gıda hükmündedirler, şu zamanda terke
uğruyorlar ve tezelzüldedirler. Ve bütün himmet ve gayreti
onların ikamesine ve ihyâsına sarfetmek lâzım gelirken,
İslâmiyetin nazariyat kısmında ve selefin içtihadat-ı
sâfiyâne ve hâlisânesiyle bütün zamanların hacatına dar
gelmeyen efkârları olduğu halde, onları bırakıp, heveskârane
yeni içtihadlar yapmak bid'atkârâne bir hıyânettir.Üçüncüsü
: Her zamanın insanlarınca kıymetli addedilerek efkârı
celbeden câzibedar bir metâ merguptur. Meselâ: Bu zamanda en
rağbetli, en iftiharlı, siyâsetle iştigal ve dünya hayatını
te'min etmektir. Selef-i sâlihin asrında ve o zaman
çarşısında en mergup metâ, Hâlik-ı semâvat ve arzın
marziyatlarını ve bizden arzularını kelâmından istinbat
etmek ve nur-u Nübüvvet ve Kur'an ile kapatılmayacak
derecede açılan âhiret âlemindeki saadet-i ebediyeyi
kazandırmak ve vesâilini elde etmek idi. Bu itibarla, o
zamanlarda bütün fikirler, kalbler, ruhlar marziyat-ı
İlâhiyeyi bilmek ve öğrenmeğe müteveccih idi. Bunun için
istidat ve iktidarı olanlar o zamanlarda vukua gelen bütün
ahvâl ve vukuat ve muhâverattan ders almakla, içtihadlara
zemin teşkil eden yüksek istidatlar vücuda gelirdi.Şimdi
ise, fikir ve kalblerin teşettütü, inâyet ve himmetlerin
zâfiyeti, insanların siyaset ve felsefeye iptilâ ve
rağbetleri yüzünden bütün istidatlar fünun-u hâzıra ve
hayat-ı dünyeviyeye müteveccihtir. Ahkâm-ı diniyeye
sarfedilecek müstakim bir içtihad yoktur.Dördüncüsü :
İçtihad kapısından İslâmiyete girip mesâilini
genişlendirmeğe meyleden adamın maksadı, zaruriyata imtisal
ile takva ve kemale mazhariyet ise güzeldir. Amma zaruriyatı
terk ve hayat-ı dünyeviyeyi, hayat-ı uhreviyeye tercih eden
adam ise, onun içtihada meyli, meyl-üt-tahribdir. Tekliften
çıkıp kaçmak için bir yol bulmaktır.Beşincisi : Her şeyin,
her hükmün vücuda gelmesi bir illete binaen olduğu gibi, bir
maslahata dahi tâbidir. Fakat maslahat illet değildir. Ancak
tercih edici bir hikmettir. Bu zamanın efkârı, bizzat
saadet-i dünyaya müteveccihtir. Şeriatın nazarı ise, bizzat
saadet-i uhreviyeye müteveccih olup, bittabi dünyaya da
nâzırdır. Çünki, dünya âhirete vesiledir.Umumi bir beliyye
olan ve nâsın ona müptelâ olduğu çok işler vardır ki
zaruriyattan olmuştur. O gibi işler su-i ihtiyar ile gayr-i
meşru meyillerden doğmuş olduklarından, mahzuratı ibâhe eden
zaruriyattan değildir. Ve ruhsat ve müsaade-i şer'iyenin
şümulüne dâhil olamazlar. Meselâ: Bir adam su-i ihtiyâriyle
haram bir tarzda kendini sarhoş etse, hâl-i sekirde yaptığı
tasarrufatta mâzur olamaz. Bu zamanda bu gibi içtihadlar,
semavî değil ancak arzî içtihadlardır. Bu gibi içtihadlar
ile Hâlik-ı Semavat ve Arz'ın hükümlerinde yapılan
tasarrufat merduttur.Meselâ : Bazı gafiller, hutbenin Türkçe
okunmasını istihsan ediyorlar ki, halkın bilhassa siyasî
ahvalden haberleri olsun. Halbuki bu gibi ahval-i siyasiye
yalandan, hileden, şeytani fikirlerden hâli değildir. Hutbe
makamı ise, ahkâm-ı İlâhiyenin tebliği için ittihaz edilmiş
bir makamdır.Sual : Avâm-ı nâs Arabiden haberdar değildir,
fehmedemez?Cevap : Avâm-ı nâs, zaruriyat ve müsellemat-ı
diniyeye muhtaçtır. Ve hutbe makamı da bu gibi hükümlerin
tebliği içindir. Bu hükümler kisve-i Arabiye içinde tafsilen
değilse de icmalen avâm-ı nâsa mâlum ve mâruftur. Maahaza
lisan-ı Arabda bulunan şehamet, yükseklik, meziyet, satvet
diğer lisanlarda yoktur... M.N.)
"İCTİHAD" kelimesine ilk yorumu yazan sen ol.