58.000'den fazla kelime ile en kapsamlı Osmanlıca Türkçe sözlük
Aradığınız Osmanlıca kelimelerin Türkçe anlamlarını sözlüğümüzde bulabilirsiniz
İKTİSAD ne demek? İKTİSAD kelimesinin anlamı nedir?
Tutum, biriktirme. Her hususta itidal üzere bulunmak.
Lüzumundan fazla veya noksan sarfiyattan kaçınmak.
Edb:
Beyit veya kasideyi birbirine vasl ile uzatmak.(İktisad ve
hıssetin çok farkı var. Tevâzu, nasıl ki ahlâk-ı seyyieden
olan tezellülden mânen ayrı ve sureten benzer bir haslet-i
memduhadır. Ve vakar, nasıl ki kötü hasletlerden olan
tekebbürden mânen ayrı ve sureten benzer bir haslet-i
memduhadır. Öyle de: Ahlâk-ı âliye-i Peygamberiyeden olan ve
belki kâinattaki nizâm-ı hikmet-i İlâhiyye'nin medarlarından
olan iktisad ise, sefillik ve bahillik ve tama'kârlık ve
hırsın bir halitası olan hısset ile hiç münasebeti yok.
Yalnız, sureten bir benzeyiş var. Bu hakikatı te'yid eden
bir vâkıa:Sahabenin abâdile-i seb'a-yı meşhuresinden olan
Abdullah İbn-i Ömer Hazretleri ki: Halife-i Resulullah olan
Fâruk-u Azam Hazret-i Ömer'in (R.A.) en mühim ve büyük
mahdumu ve sahabe âlimlerinin içinde en mümtazlarından olan
o zat-ı mübârek çarşı içinde, alış verişte, kırk paralık bir
meseleden iktisad için ve ticaretin medarı olan emniyet ve
istikameti muhafaza için şiddetli münakaşa etmiş. Bir sahabe
ona bakmış. Ruy-i zeminin Halife-i Zişânı olan Hazret-i
Ömer'in mahdumunun kırk para için münakaşasını acip bir
hısset tevehhüm ederek o imamın arkasına düşüp, ahvâlini
anlamak ister. Baktı ki Hazret-i Abdullah hâne-i mübârekine
girdi. Kapıda bir fakir adam gördü. Bir parça eğlendi;
ayrıldı, gitti. Sonra hanesinin ikinci kapısından çıktı,
diğer bir fakiri orada da gördü. Onun yanında da bir parça
eğlendi; ayrıldı, gitti. Uzaktan bakan o sahabe merak etti.
Gitti o fakirlere sordu: "İmam sizin yanınızda durdu, ne
yaptı?" Herbirisi dedi: "Bana bir altın verdi." O sahabe
dedi: "Fesübhânallah... Çarşı içinde kırk para için böyle
münakaşa etsin de, sonra hanesinde ikiyüz kuruşu kimseye
sezdirmeden kemâl-i rıza-yı nefisle versin!" diye düşündü,
gitti, Hazret-i Abdullah İbn-i Ömer'i gördü. Dedi: "Ya İmam!
Bu müşkülümü hallet. Sen çarşıda böyle yaptın, hanende de
şöyle yapmışsın." Ona cevaben dedi ki: "Çarşıdaki vaziyet
iktisattan ve kemâl-i akıldan ve alışverişin esası ve ruhu
olan emniyetin, sadâkatın muhafazasından gelmiş bir
hâlettir; hısset değildir. Hânemdeki vaziyet kalbin
şefkatinden ve ruhun kemalinden gelmiş bir hâlettir. Ne o
hıssettir ve ne de bu israftır."İmam-ı Azam, bu sırra işaret
olarak: "Lâ isrâfe fi-l hayri kemâ lâ hayre fi-l isrâfi"
demiş. Yani: "Hayırda ve ihsanda (fakat müstahak olanlara)
israf olmadığı gibi, israfta da hiçbir hayır yoktur..."
L.)(İktisad, lügatta "amelde i'tidal" demektir ki, kasıddan
me'huzdur. Çünkü matlubunu iyi tanıyan bir kimse, onu hiç
eğilip bükülmeden istikamet üzere kasdeder. Maksudunun mevzi
ve mevkiini bilemiyen ise tahayyür içinde kalır. İfrat veya
tefrit ile kâh sağa, kâh sola bocalar, çabalar durur. İşte
bu sebeple iktisad, maksada müeddi olan amel demek olmuştur.
Umur-u maliyedeki iktisadın da esası budur.) (E.T.)
"İKTİSAD" kelimesine ilk yorumu yazan sen ol.