58.000'den fazla kelime ile en kapsamlı Osmanlıca Türkçe sözlük
Aradığınız Osmanlıca kelimelerin Türkçe anlamlarını sözlüğümüzde bulabilirsiniz
İNSAN ne demek? İNSAN kelimesinin anlamı nedir?
(Bu kelimenin aslı, lugat âlimlerince "ins" den geldiği
söylenir. Kamusta da kûfiun'a göre "Nisyan" kelimesinden
geldiği zikredilmektedir.)Akıl, şuur ve imân ile diğer
canlılardan ayrı, Cenab-ı Hakk'ın en mükerrem yarattığı
mahluku olup, Rabbanî ni'metleri unutkanlığı dolayısıyla
insan denilmiş.
Huy ve ahlâkı yüksek. Terbiyeli.(İnsan
binler çeşit elemler ile müteellim ve binler nev'i lezzetler
ile mütelezziz olacak bir zihayat makine ve gayet derece
acziyle beraber hadsiz maddi, mânevi düşmanları ve
nihayetsiz fakriyle beraber hadsiz zâhirî ve bâtınî
ihtiyaçları bulunan ve mütemadiyen zeval ve firak
tokatlarını yiyen bir biçare mahluk iken, birden iman ve
ubudiyetle böyle bir Padişah-ı Zülcelâle intisap edip bütün
düşmanlarına karşı bir nokta-i istinad ve bütün hâcâtına
medar bir nokta-i istimdad bularak, herkes mensup olduğu
efendisinin şerefiyle, makamiyle iftihar ettiği gibi, o da
böyle nihayetsiz Kadir ve Rahim bir Padişaha iman ile
intisap etse ve ubudiyetle hizmetine girse ve ecelin idam
ilânını kendi hakkında terhis tezkeresine çevirse ne kadar
memnun ve minnettar ve ne kadar müteşekkirane iftihar
edebilir, kıyas ediniz. S.)(İnsanın bu ehemmiyetli
câmiiyetidir ki: Zât-ı Hayy-ı Kayyum, insana, bütün Esmâsını
ihsas etmek ve bütün envâ-ı ihsanatını tattırmak için öyle
iştihalı bir mide vermiş ki o midenin geniş sofrasını hadsiz
envâ-i mat'umatiyle kerimane doldurmuş. Hem bu maddi mide
gibi hayatı da bir mide yapmış. O hayat midesine duygular,
eller hükmünde gayet geniş bir sofra-i nimet açmış. O hayat
ise duyguları vasıtasiyle o sofra-i nimetten her çeşid
istifadeler ile teşekküratın her nev'ini yapar. Ve bu hayat
midesinden sonra bir insaniyet midesini vermiş ki, o mide,
hayattan daha geniş bir dairede rızk ve nimet ister. Akıl ve
fikir ve hayal, o midenin elleri hükmünde, semavat ve zemin
genişliğinde, o sofra-i rahmetten istifade edip şükreder. Ve
insaniyet midesinden sonra hadsiz geniş diğer bir sofra-i
nimet açmak için, İslâmiyet ve iman akidelerini, çok rızk
ister bir mânevi mide hükmüne getirip, onun rızk sofrasının
dairesini mümkinat dairesinin hâricinde genişletip, Esmâ-i
İlâhiyyeyi de içine alır kılmıştır ki, o mide ile İsm-i
Rahmânı ve İsm-i Hakimi en büyük bir zevk-i rızkî ile
hisseder. "Elhamdülillahi alâRahmaniyetihi ve alâ
Hakîmiyetihi" der ve hâkeza.. Bu mânevi mide-i kübra ile
hadsiz nimet-i İlâhiyyeden istifade edebilir; ve bilhassa o
midedeki muhabbet-i İlâhiyye zevkinin daha başka bir dairesi
var...L.)(S - İnsan, Arza nisbeten bir zerredir; Arz da,
kâinata nazaran bir zerredir; ve keza insanın bir ferdi,
nev'ine nisbeten bir zerredir; nev'i de, sâir ortakları
bulunan enva' içinde bir zerre gibidir. Ve keza, aklın
düşünebildiği gayeler, faideler hikmet-i ezeliye ve ilm-i
İlâhideki faidelere nisbeten bir zerreden daha aşağıdır.
Binaenaleyh, böyle bir âlemin insanın istifadesi için
yaratılmış olduğu akla giremez?C - Evet, zâhire bakılırsa
insan bir zerre hükmündedir. Fakat, insanın taşıdığı ruha,
kafasına taktığı akla, kalbinde beslediği istidatlara
nazaran bu âlem-i şehadet dardır, istiab edemez. Ancak o
ruhun arzularını ve o aklın fikirlerini ve o istidatların
meyillerini tatmin ve te'min edecek âlem-i âhirettir. Ve
keza, istifade hususunda müzahame, mümanea ve tecezzi
yoktur; bir küllînin cüz'iyatına nisbeti gibidir. Nasıl ki
bir küllî bütün cüz'iyatında mevcud olduğu halde, ne o
küllîde tecezzi ve inkısam olur ve ne de cüz'iyatında
müzahame ve müdafaa olur. Küre-i Arzdan da binlerce müstefid
olsa, ne aralarında bir müzahame olur ve ne Küre-i Arzda bir
noksaniyet peyda olur. Yalnız insanın indallah kerameti
olduğu için, âlem-i şehadetin yaratılışında insan, ille-i
gaiye menzilesinde gösterilmiştir. Ve insanın hatırı için,
bütün envâa bir umumi ziyafet verilmiştir. Bu ise, bütün
âlemin fâideleri insana münhasır olup başkalara hiçbir
faidesi yoktur demek değildir. İ.İ.)
"İNSAN" kelimesine ilk yorumu yazan sen ol.