58.000'den fazla kelime ile en kapsamlı Osmanlıca Türkçe sözlük
Aradığınız Osmanlıca kelimelerin Türkçe anlamlarını sözlüğümüzde bulabilirsiniz
KIYAMET ne demek? KIYAMET kelimesinin anlamı nedir?
Dünyanın yıkılıp harab olması. Her şeyin mahvolması.
Dünyanın sonu ve mahşer meydanına bütün insanların dirilip
toplanacağı zaman.
Mc: Büyük belâ.
Fazla sıkıntı. (Bak:
Haşr)(Yevm ve sene vesâire gibi her nevde bir kıyamet-i
mükerrere vardır. Ve keza beşerdeki istidad kıyamete bir
remizdir. İ.İ.)(Mevt-i dünyanın vuku bulmasıdır. Şu
mes'eleye delil: Bütün Edyan-ı Semâviyyenin icmâıdır ve
bütün fıtrat-ı selimenin şehadetidir ve şu kâinatın bütün
tahavvülât ve tebeddülât ve tagayyürâtının işaretidir. Hem
asırlar, seneler adedince zihayat dünyaların ve seyyar
âlemlerin, şu dünya misafirhanesinde mevtleriyle, asıl
dünyanın da onlar gibi ölmesine şehadetleridir.Şu dünyanın
sekeratını, âyât-ı Kur'aniyyenin işaret ettiği surette
tahayyül etmek istersen, bak, şu kâinatın eczaları, dakik,
ulvi bir nizam ile birbirine bağlanmış. Hafi, nâzik, lâtif
bir rabıta ile tutunmuş ve o derece bir intizam içindedir
ki; eğer ecram-ı ulviyyeden tek bir cirm, "Kün" emrine veya
"Mihverinden çık" hitabına mazhar olunca, şu dünya sekerata
başlar. Yıldızlar çarpışacak, ecramlar dalgalanacak,
nihayetsiz feza-yı âlemde milyonlar gülleleri küreler gibi
büyük topların müthiş sadaları gibi vâveylâya başlar.
Birbirine çarpışarak kıvılcımlar saçarak, dağlar uçarak,
denizler yanarak, yeryüzü düzlenecek. İşte, şu mevt ve
sekerat ile Kadir-i Ezeli, kâinatı çalkalar; kâinatı tasfiye
edip, cehennem ve cehennemin maddeleri bir tarafa, cennet ve
cennetin mevadd-ı münasibeleri başka tarafa çekilir, âlem-i
âhiret tezâhür eder. S.)(Kıyametin hâdisatından ervâh-ı
bâkiye müteesir olacaklar mı?Elcevab: Derecatlarına göre
müteessir olacaklar. Melâikelerin tecelliyat-ı kahriyede
kendilerine göre müteessir oldukları gibi müteessir olurlar.
Nasılki bir insan, sıcak bir yerde iken, hariçte kar ve tipi
içinde titriyenleri görse akıl ve vicdan itibariyle
müteessir olur. Öyle de; zişuur olan ervâh-ı bâkiye,
kâinatla alâkadar oldukları için, kâinatın hâdisat-ı
azîmesinden derecelerine göre müteessir olmalarını; ehl-i
azâb ise, elemkârâne, ehl-i saadet ise, hayretkârane,
istiğrabkârane belki bir cihette istibşarkârâne
teessüratları bulunmasını, işarat-ı Kur'aniye gösteriyor.
Zira Kur'an-ı Hakim, her zaman kıyametin acâibini tehdit
suretinde zikrediyor. "Göreceksiniz..." diyor. Halbuki
cism-i insani ile onu görenler, kıyamete yetişenlerdir.
Demek, kabirde cesetleri çürüyen ervahların da o tehdid-i
Kur'aniyeden hisseleri var. M.)