58.000'den fazla kelime ile en kapsamlı Osmanlıca Türkçe sözlük
Aradığınız Osmanlıca kelimelerin Türkçe anlamlarını sözlüğümüzde bulabilirsiniz
KÜFR-İ İNKÂRÎ ne demek? KÜFR-İ İNKÂRÎ kelimesinin anlamı nedir?
Aslâ Cenab-ı Hakk'ı tanımayıp, İslâmiyet hakikatlarını
ikrar ve tasdik etmemektir. (Evet küfr, mevcudatın kıymetini
ıskat ve mânasızlıkla ittiham ettiğinden; bütün kâinata
karşı bir tahkir ve mevcudat âyinelerinde cilve-i esmayı
inkâr olduğundan; bütün esmâ-i İlâhiyeye karşı bir tezyif ve
mevcudatın vahdaniyete olan şehadetlerini reddettiğinden;
bütün mahlukata karşı bir tekzib olduğundan; istidad-ı
insâniyi öyle ifsad eder ki: Salâh ve hayrı kabule liyakati
kalmaz. Hem, bir zulm-ü azimdir ki: Umum mahlukatın ve bütün
esmâ-i İlâhiyenin hukukuna bir tecavüzdür. İşte şu hukukun
muhafazası ve nefs-i kâfir hayra kabiliyetsizliği; küfrün
adem-i afvını iktiza eder. S.)(Deniliyor : Deve kuşuna
demişler : "Kanatların var, uç!" O da kanatlarını kısıp,
"Ben deveyim" demiş, uçmamış. Fakat avcının tuzağına düşmüş.
Avcı beni görmesin diye başını kuma sokmuş. Halbuki koca
gövdesini dışarıda bırakmış, avcıya hedef etmiş. Sonra ona
demişler; "Mâdem deveyim diyorsun, yük götür!" O zaman
kanatlarını açıvermiş. "Ben kuşum" demiş, yükün zahmetinden
kurtulmuş... Fakat hâmisiz ve yemsiz olarak avcıların
hücumuna hedef olmuş. Aynen onun gibi; kâfir, Kur'anın
semâvi ilânatına karşı küfr-ü mutlakı bırakıp meşkuk bir
küfre inmiş. Ona denilse: "Madem mevt ve zevali, bir idam-ı
ebedi biliyorsun; kendini asacak olan darağacı göz önünde...
Ona her vakit bakan, nasıl yaşar? Nasıl lezzet alır?" O
adam, Kur'anın umumi vech-i rahmet ve şümullü nurundan
aldığı bir hisse ile der: "Mevt idam değil, ihtimal beka
var." Veyahud, deve kuşu gibi başını gaflet kumuna sokar, tâ
ki ecel onu görmesin ve kabir ona bakmasın ve zeval-i eşya
ona ok atmasın!.Elhasıl : O meşkuk küfür vasıtasiyle deve
kuşu gibi mevt ve zevali, idam mânâsında gördüğü vakit,
Kur'an ve semâvi kitabların iman-ı bil'âhiret'e dair kat'i
ihbaratı ona bir ihtimal verir. O kâfir, o ihtimale yapışır,
o dehşetli elemi üzerine almaz. O vakit ona denilse: "Mâdem
bâki bir âleme gidilecek; o âlemde güzel yaşamak için
tekâlif-i diniyye meşakkatini çekmek gerektir!" O adam
şekk-i küfri cihetiyle der: "Belki yoktur; yok için neden
çalışayım." Yâni: Vaktâ ki o hükm-ü Kur'anın verdiği
ihtimal-i beka cihetiyle idam-ı ebedi âlâmından kurtulur ve
meşkuk küfrün verdiği ihtimâl-i adem cihetiyle tekâlif-i
diniyye meşakkati ona müteveccih olur; ona karşı küfür
ihtimaline yapışır, o zahmetten kurtulur. Demek bu nokta-i
nazarda, mü'minden ziyade bu hayatta lezzet alır,
zannediyor. Çünki; tekâlif-i diniyyenin zahmetinden
ihtimâl-i küfri ile kurtuluyor ve âlâm-ı ebediyeden,
ihtimâl-i imanî cihetiyle kendi üzerine almaz. Halbuki bu
mağlâta-i şeytaniyenin hükmü, gayet sathi ve faidesiz ve
muvakkattır. L.)
"KÜFR-İ İNKÂRÎ" kelimesine ilk yorumu yazan sen ol.
"KÜFR-İ İNKÂRÎ" kelimesine ilk yorumu yazan sen ol.