58.000'den fazla kelime ile en kapsamlı Osmanlıca Türkçe sözlük
Aradığınız Osmanlıca kelimelerin Türkçe anlamlarını sözlüğümüzde bulabilirsiniz
MEDENİYET ne demek? MEDENİYET kelimesinin anlamı nedir?
Adaletseverlik, insanca iyi ve ferah yaşayış.
Şehirlilik. Yaşayışta, içtimaî münâsebetlerde, ilim, fenn ve
san'atta tekâmül etmiş cemiyetlerin hâli.
İslâmiyetin
emirlerine göre, usulü dâiresinde yaşayış.(Küre-i arzı bir
köy şekline sokan şu medeniyet-i sefihe ile gaflet perdesi
pek kalınlaşmıştır. Tâdili, büyük bir himmete muhtaçtır. Ve
keza, beşeriyet ruhundan dünyaya nâzır pek çok menfezler
açmıştır. Bunların kapatılması ancak Allah'ın lutfuna mazhar
olanlara müyesser olur. M.N.)(Sual: Sen eskiden şarktaki
bedevi aşâirde seyahat ettiğin vakit, onları medeniyet ve
terakkiyata çok teşvik ediyordun. Neden, kırk seneye
yakındır, medeniyet-i hâzıradan "mimsiz" diyerek hayat-ı
içtimaiyeden çekildin, inzivâya sokuldun?Elcevab:
Medeniyet-i hâzıra-i Garbiye, semâvi kanun-u esasilere
muhalif olarak hareket ettiği için seyyiatı hasenatına;
hatâları, zararları, fâidelerine râcih geldi. Medeniyetteki
maksud-u hakiki olan istirahat-ı umumiye ve saadet-i hayat-ı
dünyeviye bozuldu. İktisad, kanaat yerine israf ve sefahet..
ve sa'y ve hizmet yerine tenbellik ve istirahat meyli galebe
çaldığından, biçâre beşeri hem gayet fakir, hem gâyet tenbel
eyledi. Semâvi Kur'anın kanun-u esasisi $_ $_ $ ferman-ı
esasisiyle: "Beşerin saadet-i hayatiyesi, iktisad ve sa'ye
gayrette olduğunu ve onunla beşerin havas, avâm tabakası
birbiriyle barışabilir." diye Risale-i Nur bu esası izaha
binaen kısa bir-iki nükte söyleyeceğim:Birincisi :
Bedevilikte beşer üç-dört şey'e muhtaç oluyordu. O üç-dört
hâcatını tedarik etmiyen on adette ancak ikisi idi. Şimdiki
garb medeniyet-i zâlime-i hâzırası su'i-i istimâlât ve
israfat ve hevesatı tehyic ve havâic-i gayr-i zaruriyeyi,
zaruri hâcatlar hükmüne getirip görenek ve tiryakilik
cihetiyle şimdiki o medeni insanın tam muhtaç olduğu dört
hâcâtı yerine, yirmi şey'e bu zamanda muhtaç oluyor. O yirmi
hâcatı tam helâl bir tarzda tedarik edecek yirmiden ancak
ikisi olabilir. Onsekizi muhtaç hükmünde kalır. Demek bu
medeniyet-i hazıra insanı çok fakir ediyor. O ihtiyaç
cihetinde beşeri zulme, başka haram kazanmağa sevk etmiş.
Biçâre avâm ve havas tabakasını dâima mübarezeye teşvik
etmiş. Kur'anın kanun-u esasisi olan "vücub-u zekât,
hurmet-i riba" vasıtasiyle avâmın havassa karşı itâatini ve
havassın avâma karşı şefkatini te'min eden o kudsi kanunu
bırakıp burjuvaları zulme, fukaraları isyana sevk etmeğe
mecbur etmiş. İstirahat-ı beşeriyeyi zir ü zeber
etti!..İkinci Nükte : Bu medeniyet-i hâzıranın hârikaları,
beşere birer ni'met-i Rabbaniye olmasından, hakiki bir şükür
ve menfaat-ı beşerde istimâli iktiza ettiği halde, şimdi
görüyoruz ki: Ehemmiyetli bir kısım insanı tenbelliğe ve
sefahete ve sa'yi ve çalışmayı bırakıp istirahat içinde
hevesatı dinlemek meylini verdiği için sa'yin şevkini
kırıyor. Ve kanaatsizlik ve iktisadsızlık yoluyla sefahete,
israfa, zulme, harama sevkediyor. Meselâ Risale-i Nurdaki
"Nur Anahtarı"nın dediği gibi: Radyo büyük bir ni'met iken,
maslahat-ı beşeriyeye sarf edilmek ile bir mânevi şükür
iktiza ettiği halde, beşte dördü hevesata, lüzumsuz malâyani
şeylere sarf edildiğinden; tenbelliğe, radyo dinlemekle
heveslenmeğe sevk edip, sa'yin şevkini kırıyor. Vazife-i
hakikiyesini bırakıyor. Hattâ çok menfaatli olan bir kısım
hârika vesait, sa'y ve amel ve hakiki maslahat-ı ihtiyac-ı
beşeriyeye istimâli lâzım gelirken, ben kendim gördüm; ondan
bir-ikisi zaruri ihtiyâcata sarf edilmeğe mukabil, ondan
sekizi keyf, hevesat, tenezzüh, tenbelliğe mecbur ediyor. Bu
iki cüz'i misâle binler misâller var.Elhâsıl : Medeniyet-i
garbiye-i hâzıra, semâvi dinleri tam dinlemediği için,
beşeri hem fakir edip ihtiyacatı ziyadeleştirmiş... İktisad
ve kanaat esasını bozup israf ve hırs ve tama'ı
ziyadeleştirmeğe; zulüm ve harama yol açmış. Hem beşeri
vesait-i sefahete teşvik etmekle o biçare muhtaç beşeri tam
tenbelliğe atmış. Sa'y ve amelin şevkini kırıyor! Hevesata,
sefahete sevk edip ömrünü faidesiz zâyi ediyor.Hem o muhtaç
ve tenbelleşmiş beşeri, hasta etmiş. Su'-i istimâl ve
israfat ile yüz nevi hastalığın sirayetine, intişarına
vesile olmuş.Hem üç şiddetli ihtiyaç ve meyl-i sefahet ve
ölümü her vakit hâtıra getiren kesretli hastalıklar ve
dinsizlik cereyanlarının o medeniyetin içlerine yayılmasiyle
intibaha gelip uyanmış beşerin gözü önünde ölümü idam-ı
ebedi suretinde gösterip, her vakit beşeri tehdid ediyor.
Bir nevi cehennem azâbı veriyor...İşte bu dehşetli musibet-i
beşeriyeye karşı Kur'an-ı Hakim'in dörtyüz milyon
talebesinin intibahiyle ve içinde semâvi, kudsi kanun-u
esasileriyle bin üçyüz sene evvel gösterdiği gibi, yine bu
dörtyüz milyonun kendi kudsi esasi kanunlariyle beşerin bu
üç dehşetli yarasını tedavi etmesini; ve eğer yakında
kıyamet kopmazsa, beşerin hem saâdet-i hayat-ı
dünyeviyesini, hem saadet-i hayat-ı uhreviyesini
kazandıracağını; ve ölümü, idam-ı ebediden çıkarıp âlem-i
nura bir terhis tezkeresi göstermesini ve ondan çıkan
medeniyetin mehasini, seyyiatına tam galebe edeceğini ve
şimdiye kadar olduğu gibi; dinin bir kısmını, medeniyetin
bir kısmını kazanmak için rüşvet vermek değil, belki
medeniyeti ona, o semavî kanunlara bir hizmetkâr, bir
yardımcı edeceğini Kur'an-ı Mu'ciz-il-Beyan'ın işarat ve
rumuzundan anlaşıldığı gibi, Rahmet-i İlâhiyeden şimdiki
uyanmış beşer bekliyor, yalvarıyor, arıyor!. R.N.)
"MEDENİYET" kelimesine ilk yorumu yazan sen ol.