58.000'den fazla kelime ile en kapsamlı Osmanlıca Türkçe sözlük
Aradığınız Osmanlıca kelimelerin Türkçe anlamlarını sözlüğümüzde bulabilirsiniz
MEFHAR-I KÂİNAT ne demek? MEFHAR-I KÂİNAT kelimesinin anlamı nedir?
(Mefhar-i Mevcudat) Kâinatın, kendisi ile iftihar
ettiği zat mânâsına Hz. Muhammed'e (A.S.M.) alem olmuş bir
tâbirdir.Bu tâbirin kavranabilmesi için nurâni bir bahsi
naklediyoruz: "Bak, hârika bir surette hüsn-i suretle hüsn-i
sireti cem'eden O Mürşid-i Umumi, O Hatib-i Kudsi; cevâhir
dolu bir Kitab-ı Mu'ciz-ül Beyan eline alarak, bütün
insanlara mele-i a'lâdan nâzil olan bir hutbe-i ezeliyeyi
okuyor ve bütün beni âdemi ve cinleri ve mevcudatı
dinletiyor. Evet, pek büyük bir emirden haber veriyor.
Hilkat-ı âlemin acib muammasını açıyor. Kâinatın sırr-ı
hikmetine dâir tılsımı açıyor. Felsefe ve fenn-i hikmetin,
nev-i beşere: "Siz kimlersiniz? Nereden geliyorsunuz? Nereye
gidiyorsunuz?" diye irâd ettiği, akılları acz ve hayrette
bırakan üç suâle cevap veriyor...Arkadaş! Şu Zât-ı Nurâni
(A.S.M.) Mürşid-i İmâni Resul-ü Ekrem, bak; nasıl neşrettiği
hakikatın nuriyle, Hakkın ziyası ile, nev-i beşerin gecesini
gündüze, kışını bahara çevirerek, âlemde yaptığı inkılâb ile
âlemin şeklini değiştirerek nurâni bir şekle sokmuştur.
Evet, O Zâtın nurâni güzelliği ile kâinata bakılmazsa,
kâinat bir mâtem-i umumi içinde görünecekti. Bütün mevcudat
birbirine karşı ecnebi ve düşman durumunda bulunacaktı.
Cemâdat, birer cenaze suretini gösterecekti. Hayvan ve
insanlar, eytam gibi zevâl ve firakın korkusundan
vâveylâlara düşeceklerdi. Ve kâinata, harekâtiyle, tenevvüü
ile ve tagayyüratiyle, nukuşiyle tesadüfe bağlı bir oyuncak
nazarı ile bakılacaktı. Bilhassa insanlar, hayvanlardan daha
aşağı, zelil ve hakir olacaklardı. İşte, O Zâtın telkin
ettiği imân nazarı ile kâinata bakılmadığı takdirde, kâinat
böyle korkunç, zulümatlı bir şekilde görülecekti. Fakat O
Mürşid-i Kâmil'in gözü ile ve imân gözlüğü ile bakılırsa;
her taraf nurlu, ziyadar, canlı, hayatlı, sevimli, sevgili
bir vaziyette arz-ı didar edecektir. Evet, kâinat iman nuru
ile mâtem-i umumi yeri olmaktan çıkıp mescid-i zikir ve
şükür olmuştur. Birbirine düşman telâkki edilen mevcudat,
birbirine ahbab ve kardeş olmuşlardır. Cenâze ve ölü şeklini
gösteren cemâdât, ünsiyyetli birer hayattar ve lisan-ı
hâliyle hâlıkının âyâtını nâtık birer müsahhar me'muru
şekline giriyorlar. Ağlayan müteşekki ve eytâm kıyafetinde
görünen insan; ibâdetinde zâkir, Hâlikına şâkir sıfatını
takınıyor. Ve kâinatın harekât, tenevvüât, tagayyürât ve
nukuşu, abesiyyetten kurtuluyor. Rabbâni mektublar, Ayat-ı
tekviniyyeye sahifeler, Esmâ-i İlâhiyyeye âyineler suretine
inkılâb ederler.Hülâsa: İman nuriyle âlem öyle terakki eder
ki: "Hikmet-i Samedâniye Kitabı" nâmını alıyor. Ve insan
zelil ve fakir ve âciz hayvanların sırasından çıkar.
Za'fının kuvvetiyle, aczinin kudreti ile, ubudiyyetinin
şevketi ile, kalbinin şuâı ile, aklının haşmet-i İmâniyyesi
ile hilâfet ve hâkimiyyetin zirvesine yükselmiştir. Hattâ,
acz, fakr, ihtiyaç ve akıl onun sukutuna esbâb iken, suud ve
yükselmesine sebeb olurlar. Zulmetli, karanlıklı bir mezar-ı
ekber suretinde görünen zaman-ı mâzi, enbiya ve evliyanın
ziyâsı ile ziyâdar ve nurâni görünmeğe başlar. Karanlıklı
gece şeklinde olan istikbal, Kur'ânın ziyası ile tenevvür
eder. Cennetin bostanları şekline girer. Buna binâen, O
Zât-ı Nurâni olmasa idi; kâinat da, insan da, her şey de
adem hükmünde kalır; ne kıymeti olur ve ne ehemmiyeti
kalırdı.Binaenaleyh bu kadar garib, acib, güzel kâinat için
böyle târifat ve teşrifatçı bir Mürşid-i Harika lâzımdır!
"Eğer bu Zât (A.S.M.) olmasa idi kâinat da olmazdı" meâlinde
$ olan Hadis-i Kudsi şu hakikatı tenvir ediyor." M.N.)
"MEFHAR-I KÂİNAT" kelimesine ilk yorumu yazan sen ol.
"MEFHAR-I KÂİNAT" kelimesine ilk yorumu yazan sen ol.