58.000'den fazla kelime ile en kapsamlı Osmanlıca Türkçe sözlük
Aradığınız Osmanlıca kelimelerin Türkçe anlamlarını sözlüğümüzde bulabilirsiniz
MUALLEKAT-I SEB'A ne demek? MUALLEKAT-I SEB'A kelimesinin anlamı nedir?
(Yedi askı) Kur'ân henüz nâzil olmadan, câhiliyet
devrinde meşhur Arap şâirlerinin en beğenilmiş şiirlerinden,
Kâbe'nin duvarına astıkları yedi meşhur kaside.(Ceziret-ül
Arab ahalisi o asırda ekseriyet-i mutlaka itibariyle ümmi
idi. Ümmilikleri için mefâhirlerini ve vukuat-ı
tarihiyelerini ve mehâsin-i ahlâka yardım edecek durub-u
emsâllerini kitabet yerine şiir ve belâğat kaydiyle muhafaza
ediyorlardı. Mânidar bir kelâm, şiir ve belâgat cazibesiyle
eslâftan ahlâfa hafızalarda kalıp gidiyordu. İşte şu
ihtiyac-ı fıtri neticesi olarak o kavmin mânevi çarşı-yı
ticaretlerinde en ziyade revac bulan, fesâhat ve belâgat
metâı idi. Hattâ bir kabilenin beliğ bir edibi, en büyük bir
kahraman-ı millisi gibi idi. En ziyâde onunla iftihar
ediyorlardı. İşte İslâmiyetten sonra âlemi zekâlariyle idare
eden o zeki kavim, şu en revaçlı ve medar-ı iftiharları ve
ona şiddet-i ihtiyaçla muhtaç olan belâgatta akvâm-ı âlemden
en ileride ve en yüksek mertebede idiler. Belâgat, o kadar
kıymetdar idi ki, bir edibin bir sözü için iki kavim büyük
muharebe ederdi ve bir sözüyle musâlaha ediyorlardı. Hattâ
onların içinde "Muallekat-ı Seb'a" nâmiyle yedi edibin yedi
kasidesini altınla Kâbe'nin duvarına yazmışlar, onunla
iftihar ediyorlardı. İşte böyle bir zamanda, belâgat en
revaçlı olduğu bir anda Kur'an-ı Mu'ciz-ül-Beyan nüzul etti.
Nasılki, zamân-ı Musâ Aleyhisselâm'da sihir ve zaman-ı İsâ
Aleyhisselâm'da tıb revaçta idi. Mu'cizelerinin mühimmi o
cinsten geldi. İşte o vakit bülegâ-yı Arabı, en kısa bir
suresine mukabeleye dâvet etti: $ fermaniyle onlara meydan
okuyor. Hem der ki: "İman getirmezseniz mel'unsunuz.
Cehennem'e gireceksiniz." Damarlarına şiddetle vuruyor.
Gururlarını dehşetli surette kırıyor. O kibirli akıllarını
istihfaf ediyor. Onları bidâyeten idam-ı ebedî ile ve sonra
da Cehennem'de idâm-ı ebedî ile beraber dünyevî idam ile de
mahkûm ediyor. Der: "Ya muâraza ediniz, yahut can ve malınız
helâkettedir."İşte eğer muâraza mümkün olsaydı acaba hiç
mümkün mü idi ki, bir iki satırla muâraza edip dâvâsını
ibtal etmek gibi rahat bir çare varken, en tehlikeli, en
müşkilâtlı muharebe tariki ihtiyar edilsin! Evet o zeki
kavim, o siyasi millet ki, bir zaman âlemi, siyasetle idare
ettiği halde, en kısa ve rahat ve hafif bir yolu terketsin!
En tehlikeli ve bütün mal ve canını belâya atacak uzun bir
yolu ihtiyar etsin, hiç kabil midir? Çünki: Edipleri, birkaç
hurufatla muâraza edebilseydi; Kur'an, dâvasından
vazgeçerdi. Onlar da maddi ve mânevi helâketten
kurtulurlardı. Halbuki, muharebe gibi dehşetli, uzun bir
yolu ihtiyar ettiler. Demek, muâraza-i bilhuruf mümkün
değildi, muhaldi. Onun için muharebe-i bissüyufa mecbur
oldular. Hem, Kur'anı tanzir etmek, taklidini yapmak için
gayet şiddetli iki sebep var. Birisi, düşmanın hırs-ı
muârazası; diğeri, dostlarının şevk-i taklididir ki, şu iki
sâik-ı şedid altında milyonlar Arabi kitablar yazılmış ki
hiçbirisi ona benzemez. Âlim olsun, âmi olsun her kim O'na
ve onlara baksa kat'iyyen diyecek ki: "Kur'an, bunlara
benzemez. Hiçbirisi onu tanzir edemez." Şu hâlde, ya Kur'an,
bütününün altındadır. Bu ise bütün dost ve düşmanın
ittifakıyla battaldır, muhaldir. Veya Kur'an, o yazılan umum
kitabların fevkindedir. S.)
"MUALLEKAT-I SEB'A" kelimesine ilk yorumu yazan sen ol.
"MUALLEKAT-I SEB'A" kelimesine ilk yorumu yazan sen ol.