58.000'den fazla kelime ile en kapsamlı Osmanlıca Türkçe sözlük
Aradığınız Osmanlıca kelimelerin Türkçe anlamlarını sözlüğümüzde bulabilirsiniz
MUGAYYEBÂT-I HAMSE ne demek? MUGAYYEBÂT-I HAMSE kelimesinin anlamı nedir?
Beş bilinmeyen. Bizce gaib olan beş şey:1- Kıyamet
vakti, 2- Yağmurun ne zaman yağacağı, 3- Ana rahmindeki
çocuğun mahiyeti ve ceninin isti'dadı ve mânevi simasının ne
olduğu, 4- Yarın insan hayr ve şer olarak ne kazanacağını,
5- İnsanın nerede öleceğini Allah bildirmedikçe kimse
bilemez. Bunlara mefâtih-ül gayb da denir.("Mugayyebât-ı
Hamse"ye dair Sure-i Lokman'ın âhirindeki âyetin hakkında
mühim sualinize gayet mühim bir cevap isterken, maatteessüf
şimdiki hâlet-i ruhiyem ve ahvâl-i maddiyem o cevaba müsaid
değildir. Yalnız sualinizin temas ettiği bir iki noktaya
gayet mücmel işaret edeceğiz. Şu sualinizin meâli gösteriyor
ki, ehl-i ilhad tarafından tenkid suretinde mugayyebât-ı
hamseden yağmurun gelmek vaktine ve rahm-i mâderdeki ceninin
keyfiyetine itiraz edilmiş. Demişler ki: "Rasathânelerde bir
âletle yağmurun vakt-i nüzulü keşfediliyor. Onu da Allah'dan
başkası da biliyor. Hem röntgen şuâiyle rahm-i maderdeki
ceninin müzekker, müennes olduğu anlaşılıyor. Demek
mugayyebat-ı hamseye ıttıla' kabildir"?Elcevap: Yağmurun
vakt-i nüzulü bir kaideye merbut olmadığı için, doğrudan
doğruya meşiet-i hâssa-i İlâhiyye ile bağlı ve hazine-i
rahmetten hususi iradeye tâbi olduğunun, bir sırr-ı hikmeti
şudur ki: Kâinatta en mühim hakikat ve en kıymetdar mahiyet,
nur, vücud ve hayat ve rahmettir ki, bu dört şey; perdesiz,
vasıtasız, doğrudan doğruya Kudret-i İlâhiyye ve meşiet-i
hassa-i İlâhiyyeye bakar. Sair masnuatta zahiri esbab;
kudretin tasarrufuna perde oluyorlar. Ve muttarid kanunlar
ve kaideler, bir derece irade ve meşiete hicab oluyor. Fakat
vücud, hayat ve nur ve rahmette o perdeler konulmamış.
Çünki; perdelerin sırr-ı hikmeti o işte cereyan etmiyor.
Madem vücudda en mühim hakikat rahmet ve hayattır; yağmur,
hayata menşe ve medâr-ı rahmet, belki ayn-ı rahmettir.
Elbette vesait perde olmıyacak. Kaide ve yeknesaklık dahi,
meşiet-i hassa-i İlâhiyyeyi setretmiyecek; tâ ki, her vakit
herkes herşeyde şükür ve ubudiyete ve sual ve duaya mecbur
olsun. Eğer bir kaide dahilinde olsaydı, o kaideye güvenip
şükür ve rica kapısı kapanırdı. Güneşin tuluunda ne kadar
menfaatler olduğu mâlumdur. Halbuki muttarid bir kaideye
tabi olduğundan, Güneşin çıkması için dua edilmiyor ve
çıkmasına dair şükür yapılmıyor. Ve ilm-i beşerî, o kaidenin
yoluyla yarın Güneşin çıkacağını bildiği için, gaibden
sayılmıyor. Fakat yağmurun cüz'iyatı bir kaideye tâbi
olmadığı için, her vakit insanlar rica ve dua ile dergâh-ı
İlâhiyyeye ilticaya mecbur oluyorlar. Ve ilm-i beşerî,
vakt-i nüzulünü tayin edemediği için, sırf hazine-i
rahmetten bir nimet-i hassa telâkki edip hakiki
şükrediyorlar.İşte bu âyet, bu nokta-i nazardan yağmurun
vakt-i nüzulünü, Mugayyebat-ı Hamse'ye idhal ediyor.
Rasadhanelerdeki âletle, bir yağmurun mukaddematını hissedip
vaktini tayin etmek, gaibi bilmek değil, belki gaibden çıkıp
âlem-i şehadete takarrubu vaktinde bazı mukaddematına
ıttıla' suretinde bilmektir. Nasıl, en hafi umur-u gaybiye
vukua geldikte veyahud vukua yakın olduktan sonra hiss-i
kabl-el-vukuun bir nev'iyle bilinir. O, gaybı bilmek değil;
belki o, mevcudu veya mukarreb-ül-vücudu bilmektir. Hatta
ben kendi âsâbımda bir hassasiyet cihetiyle yirmi dört saat
evvel, gelecek yağmuru bazen hissediyorum. Demek yağmurun
mukaddematı, mebâdileri var. O mebâdiler, rutubet nev'inden
kendini gösteriyor, arkasından yağmurun geldiğini
bildiriyor. Bu hal, aynen kaide gibi, ilm-i beşerin gaibden
çıkıp daha şehadete girmiyen umura vüsule bir vesile olur.
Fakat daha âlem-i şehadete ayak basmayan ve meşiet-i hassa
ile rahmet-i hassadan çıkmıyan yağmurun vakt-i nüzulünü
bilmek, ilm-i Allâm-ül-Guyub'a mahsustur.Kaldı İkinci
Mes'ele: Röntgen şuâiyle rahm-ı mâderdeki çocuğun erkek ve
dişisini bilmek ile $ âyetinin meâl-i gaybîsine münafi
olamaz. Çünki: Âyet yalnız zükuret ve ünuset keyfiyetine
değil, belki o çocuğun acib istidad-ı hususisi ve istikbalde
kesbedeceği vaziyetine medar olan mukadderat-ı hayatiyesinin
mebâdileri, hatta simasındaki gayet acib olan sikke-i
Samediyet muraddır ki, çocuğun o tarzda bilinmesi, ilm-i
Allâm-ül-Guyub'a mahsustur. Yüzbin röntgen-misal fikr-i
beşerî birleşse, yine o çocuğun umum efrâd-ı beşeriyeye
karşı birer alâmet-i fârikası bulunan yalnız hakiki sima-yı
vechiyesini keşfedemez. Nerede kaldı ki sima-yı veçhisinden
yüz defa daha harika olan istidadındaki sima-yı mâneviyi
keşfedebilsin. Başta dedik ki: Vücud ve hayat ve rahmet, bu
kâinatta en mühim hakikatlardır ve en mühim makam
onlarındır. İşte onun için o câmi hakikat-ı hayatiye, bütün
incelikleriyle ve dekaikiyle irade-i hassaya ve rahmet-i
hassaya ve meşiet-i hassaya bakmalarının bir sırrı şudur ki;
hayat, bütün cihazatiyle ve cihâtiyle şükür ve ubudiyet ve
tesbihin menşe' ve medârı olduğundandır ki, irade-i hassaya
hicab olan yeknesaklık ve kaidelik ve rahmet-i hassaya perde
olan vesâit-i zahiriye konulmamıştır. Cenab-ı Hakkın rahm-ı
mâderdeki çocukların sima-yı maddî ve mânevîlerinde iki
cilvesi var:Birisi : Vahdetini ve Ehadiyetini ve
Samediyetini gösterir ki, o çocuk âzâ-yı esasîde ve
cihazat-ı insaniyenin envâında sair insanlarla muvafık ve
mutabık olduğu cihetle, Hâlık ve Sâniinin vahdetine şehadet
ediyor. O cenin bu lisan ile bağırıyor ki: "Bana bu sima ve
âzâyı veren kim ise, bütün esasat-ı âzâda bana benzeyen
bütün insanların sânii dahi O'dur. Ve hem bütün zihayatın
sânii O'dur."İşte rahm-i mâderdeki ceninin bu lisanı, gaybî
değil, kaideye ve ıttırada ve nev'ine tâbi olduğu için
mâlumdur, bilinebilir. Âlem-i şehadetten âlem-i gayba girmiş
bir daldır ve bir dildir.İkinci Cihet : Sima-yı istidadiye-i
hususiyesi ve sima-yı veçhiye-i şahsiyesi lisaniyle Sâniinin
ihtiyarını, iradesini ve meşietini ve rahmet-i hassasını ve
hiçbir kayd altında olmadığını, bağırıp gösteriyor. Fakat bu
lisan, gayb-ül-gaybdan geliyor. İlm-i ezeliden başkası,
kabl-el-vücud bunu göremiyor ve ihata edemiyor. Rahm-i
mâderde iken bu simanın binde bir cihazatı görünmekle,
bilinmiyor!Elhasıl: Ceninin sima-yı istidadîsinde ve sima-yı
veçhiyesinde hem delil-i vahdaniyet var, hem ihtiyar ve
irade-i İlâhiyyenin hücceti vardır. L.)
"MUGAYYEBÂT-I HAMSE" kelimesine ilk yorumu yazan sen ol.
"MUGAYYEBÂT-I HAMSE" kelimesine ilk yorumu yazan sen ol.