58.000'den fazla kelime ile en kapsamlı Osmanlıca Türkçe sözlük
Aradığınız Osmanlıca kelimelerin Türkçe anlamlarını sözlüğümüzde bulabilirsiniz
MUKADDERAT ne demek? MUKADDERAT kelimesinin anlamı nedir?
(Mukadder. C.) Kader. Ölçü ve miktarı tâyin olunan
şeyler. Alın yazısı. (Bak: Kader)(Hayat, "İman-ı Bil'kader"
rüknüne bakıyor; remzen isbat eder. Çünki, madem hayat,
âlem-i şehadetin ziyasıdır ve istilâ ediyor; ve vücudun
neticesi ve gayesidir; ve Hâlik-ı Kâinat'ın en câmi
âyinesidir; ve faaliyet-i Rabbaniyenin en mükemmel enmuzeci
ve fihristesidir, temsilde hata olmasın, bir nevi programı
hükmündedir. Elbette âlem-i gayb yani mâzi, müstakbel yani
geçmiş ve gelecek mahlukatın hayat-ı mâneviyeleri hükmünde
olan intizam ve nizam ve mâlumiyet ve meşhudiyet ve taayyün
ve evâmir-i tekviniyeyi imtisâle müheyyâ bir vaziyette
bulunmalarını sırr-ı hayat iktiza ediyor. Nasılki bir ağacın
çekirdek-i aslîsi ve kökü ve müntehasında ve meyvelerindeki
çekirdekleri dahi aynen ağaç gibi bir nevi hayata
mazhardırlar. Belki, ağacın kavânin-i hayatiyesinden daha
ince kavânin-i hayatı taşıyorlar. Hem nasılki bu hazır
bahardan evvel geçmiş güzün bıraktığı tohumlar ve kökler, bu
bahar gittikten sonra, gelecek baharlara bırakacağı
çekirdekler, kökler, bu bahar gibi cilve-i hayatı taşıyorlar
ve kavânin-i hayatiyeye tâbidirler... Aynen öyle de;
şecere-i kâinatın bütün dal ve budaklariyle herbirinin bir
mâzisi ve müstakbeli var. Geçmiş ve gelecek tavırlarından ve
vaziyetlerinden müteşekkil bir silsilesi bulunur. Her nevi
ve her cüz'ünün ilm-i İlâhiyyede muhtelif tavırlar ile
müteaddit vücudları bir silsile-i vücud-u ilmî teşkil eder.
Ve vücud-u hârici gibi o vücud-u ilmî dahi, hayat-ı
umumiyenin mânevi bir cilvesine mazhardır ki, mukadderat-ı
hayatiye, o mânidar ve canlı elvâh-ı kaderiyeden alınır.
Evet âlem-i gaybın bir nevi olan âlem-i ervah, ayn-ı hayat
ve madde-i hayat ve hayatın cevherleri ve zâtları olan ervah
ile dolu olması, elbette mâzi ve müstakbel denilen âlem-i
gaybın bir diğer nev'i de ve ikinci kısmı dahi, cilve-i
hayatîye mazhariyetini ister ve istilzam eder. Hem herbir
şeyin vücud-u ilmîsindeki intizam-ı ekmeli ve mânidar
vaziyetleri ve canlı meyveleri, tavırları; bir nevi hayat-ı
mâneviyeye mazhariyetini gösterir. Evet, Hayat-ı Ezeliye
Güneşinin ziyası olan bu gibi cilve-i hayat, elbette yalnız
bu âlem-i şehadete ve bu zaman-ı hâzıra ve bu vücud-u
hâriciyeye münhasır olamaz; belki, herbir âlem, kabiliyetine
göre o ziyanın cilvesine mazhardır; ve kâinat, bütün
âlemleriyle o cilve ile hayattar ve ziyadardır. Yoksa
nazar-ı dalâletin gördüğü gibi muvakkat ve zâhirî bir hayat
altında herbir âlem, büyük ve müdhiş birer cenaze ve
karanlıklı birer virane âlem olacaktı. S.)(Eşyanın mürur-u
zamanla giydikleri suretler ve ettikleri harekât ile hâsıl
olan vaziyetler dahi, bir intizam-ı kadere tâbidir. Evet,
bir çekirdekte, hem bedihî olarak, irade ve evâmir-i
tekviniyenin ünvanı olan "Kitab-ı Mübin"den haber veren ve
işaret eden, ham nazarî olarak emir ve ilm-i İlâhinin bir
ünvanı olan "İmam-ı Mübin" den haber veren ve remzeden iki
kader tecellisi var. Bedihî kader ise, o çekirdeğin tazammun
ettiği ağacın, maddi keyfiyat ve vaziyetleri ve
hey'etleridir ki, sonra göz ile görünecek. Nazarî ise, o
çekirdekte, ondan halkolunacak ağacın müddet-i hayatındaki
geçireceği tavırlar, vaziyetler, şekiller, hareketler,
tesbihatlardır ki, tarihçe-i hayat namiyle tâbir edilen
vakit-bevakit değişen tavırlar, vaziyetler, şekiller,
fiiller; o ağacın dalları, yaprakları gibi intizamlı birer
kaderî miktarı vardır. Mâdem en âdi ve basit eşyada böyle
kaderin tecellisi var. Elbette umum eşyanın vücudundan evvel
yazılı olduğunu ifade eder ve az bir dikkatle anlaşılır.
Şimdi; vücudundan sonra herşey'in sergüzeşt-i hayatı
yazıldığına delil ise âlemde "Kitab-ı Mübin" ve "İmam-ı
Mübin"den haber veren bütün meyveler ve "Levh-i Mahfuz"dan
haber veren ve işaret eden insandaki bütün kuvve-i hâfızalar
birer şahittir, birer emâredir. Evet herbir meyve, bütün
ağacın mukadderat-ı hayatı onun kalbi hükmünde olan
çekirdeğinde yazılıyor. İnsanın sergüzeşt-i hayatiyle
beraber kısmen âlemin hâdisat-ı mâziyesi kuvve-i hâfızasında
öyle bir surette yazılıyor ki, güya hardal küçüklüğünde bu
kuvvecikte dest-i kudret, kalem-i kaderiyle insanın sahife-i
a'mâlinden küçük bir senet istinsah ederek, insanın eline
verip, dimağının cebine koymuş. Tâ, muhasebe vaktinde onunla
hatırlatsın. Hem, tâ mutmain olsun ki; bu fena ve zeval herc
ü mercinde beka için pek çok âyineler var ki, Kadir-i Hakîm,
zâillerin hüviyetlerini onlarda tersim edip ibka ediyor.
Hem, beka için pek çok levhalar var ki, Hafîz-i Alîm,
fânilerin mânalarını onlarda yazıyor... S.) (Bak: İmam-ı
mübin)
"MUKADDERAT" kelimesine ilk yorumu yazan sen ol.