58.000'den fazla kelime ile en kapsamlı Osmanlıca Türkçe sözlük
Aradığınız Osmanlıca kelimelerin Türkçe anlamlarını sözlüğümüzde bulabilirsiniz
SÜNNET ne demek? SÜNNET kelimesinin anlamı nedir?
Göbekle kasık arası.
Atın bileğinin ardındaki uzunca
kıllar.
Kanun, yol, âdet.
Siret-i hasene.
Ist: Peygamber
Aleyhissalâtü Vesselâm'ın sözü, emri, hal ve takriri.
Müslümanların ittibâında ve dinlemesinde maddî ve manevî pek
çok fazilet bulunan, tatbikinde mühim sevablar, terkinde
mühim zararlar bulunan İslâmî emirler. Sünnet'e Farz-ı
Nebevî de denir.( $ âyetinde i'cazlı bir icaz vardır. Çünkü:
Çok cümleler, bu üç cümlenin içinde dercedilmiştir. Şöyle
ki: Şu âyet diyor ki: "Allah'a (C.C.) imanınız varsa,
elbette Allah'ı seveceksiniz. Mâdem Allah'ı seversiniz,
Allah'ın sevdiği tarzı yapacaksınız. Ve o sevdiği tarz ise,
Allah'ın sevdiği zata benzemelisiniz. Ona benzemek ise, Ona
ittiba etmektir. Ne vakit Ona ittiba etseniz, Allah da sizi
sevecek. Zâten siz Allahı seversiniz, tâ ki Allah da sizi
sevsin."İşte bütün bu cümleler, şu âyetin yalnız mücmel ve
kısa bir meâlidir. Demek oluyor ki: İnsan için en mühim âli
maksat, Cenâb-ı Hakkın muhabbetine mazhar olmasıdır. Bu
âyetin nassıyla gösteriyor ki; o matlab-ı âlânın yolu,
Habibullah'a ittibadır ve Sünnet-i Seniyyesine
iktidadır...L.)(Resül-i Ekrem'in (A.S.M.) Sünnet-i
Seniyyesinin menbaı üçtür: Akvali, ef'ali, ahvâlidir. Bu üç
kısım dahi üç kısımdır: Ferâiz, nevâfil, âdât-ı hasenesidir.
Farz ve vâcib kısmında ittibaa mecburiyet var; terkinde,
azab ve ikab vardır. Herkes ona ittibaa mükelleftir. Nevafil
kısmında, emr-i istihbabî ile yine ehl-i iman mükelleftir.
Fakat, terkinde azab ve ikab yoktur. Fiilinde ve ittibaında
azim sevablar var; ve tağyir ve tebdili, bid'a ve dalâlettir
ve büyük hatâdır. Âdât-ı seniyyesi ve harekât-ı müstahsenesi
ise, hikmeten, maslahaten, hayat-ı şahsiye ve nev'iyye ve
içtimaiyye itibariyle onu taklid ve ittiba etmek, gayet
müstahsendir. Çünkü: Herbir hareket-i âdiyesinde, çok
menfaat-ı hayatiye bulunduğu gibi, mutâbaat etmekle o âdâb
ve âdetler, ibadet hükmüne geçer. Evet mâdem dost ve
düşmanın ittifakıyle Zât-ı Ahmediye (A.S.M.) mehâsin-i
ahlâkın en yüksek mertebelerine mazhardır. Ve mâdem
bil-ittifak nev-i beşer içinde en meşhur ve mümtaz bir
şahsiyettir. Ve mâdem binler mu'cizâtın delâletiyle ve
teşkil ettiği âlem-i İslâmiyetin ve kemalâtının şehâdetiyle
ve mübelliği ve tercüman olduğu Kur'ân-ı Hakimin hakaikının
tasdikıyla, en mükemmel bir insan-ı kâmil ve bir mürşid-i
ekmeldir. Ve mâdem semere-i ittibaiyle milyonlar ehl-i
kemâl, meratib-i kemalâtta terakki edip saâdet-i dâreyne
vasıl olmuşlardır. Elbette o zâtın sünneti, harekâtı, iktida
edilecek en güzel nümunelerdir ve tâkib edilecek en sağlam
rehberlerdir. Ve düstur ittihaz edilecek en muhkem
kanunlardır. Bahtiyar odur ki: Bu ittiba-ı sünnette hissesi
ziyâde ola. Sünnete ittiba etmiyen, tembellik eder ise,
hasâret-i azime; ehemmiyetsiz görür ise, cinâyet-i azime;
tekzibini işmam eden tenkid ise, dalâlet-i azimedir. L.)
"SÜNNET" kelimesine ilk yorumu yazan sen ol.