58.000'den fazla kelime ile en kapsamlı Osmanlıca Türkçe sözlük
Aradığınız Osmanlıca kelimelerin Türkçe anlamlarını sözlüğümüzde bulabilirsiniz
TABİAT ne demek? TABİAT kelimesinin anlamı nedir?
(Tabia) Yaratılış, huy, karakter.
Âlem ve
içindekiler. Şeriat-ı fıtriyye. Hadiselerin ve varlıkların
bağlı olduğu kanunlar. Allah, tabiatı yarattığı ve
varlıkların nasıl hareket edeceğini kanunlariyle ve
emirleriyle tayin ettiği halde Allah'ı inkâr edip tabiat
yapıyor diyenler büyük bir sapıklık içindedirler. Tabiatta
hiçbir şey kendi başına buyruk bağımsız, hür değildir.
Herşey Allah'ın emirlerine bağlıdır. Oksijenle hidrojen,
Allah'ın emrine yâni, koyduğu kanuna göre birleşir ve bu
kanuna göre bir birleşim (su) meydana gelir. Işık, hangi
eğimle gelirse yansırken o eğimle yansır. Bunu değiştiremez.
Çünkü Allah'ın emri böyledir ve ona uyar. İki cisim
birbirini kütleleriyle doğru ve aradaki mesafe ile ters
orantılı olarak çeker, başka türlü davranamaz.Tabiatta
herşey kopmaz zincirle bağlı olduğuna göre, tabiat yaratıcı
da olamaz. Çünkü yaratma hür irade, önceden plânlama ve bir
gayeyi gerektirir. Tabiatta ise bu yoktur. Halbuki tabiatta
her an sayısız varlıklar yaratılıyor. Düşünebilenleri
hayrette bırakan güzellikte ve mükemmellikte. O halde
tabiatı, emrine bağlı kılan sonsuz irade, ilim ve kudret
sahibi bunları yaratabilir. O da Allah'dır. Bir daktilo
makinasının çalışma tarifesini gören kişi, makinanın
mühendisini inkâr edip daktiloyu icad eden ve çalıştıran bu
tarifedir demek ne kadar ahmaklıksa, tabiat kanunları
denilen Allah'ın emir ve tarifenamesini görüp bunu
varlıkların yaratıcısı sanmak, ondan bin derece daha
ahmaklıktır. Varlıkların yaratılışı, tesadüfle de
açıklanamaz. Esasen ilimde determinizm prensibi yâni
kanuniyet ve zarurilik muayyeniyet kabul edilmiştir. Bu
prensip tesadüfü reddeder. Tabiatta kapris yoktur, herşey
belirli kanunlara bağlıdır der. Şansa ve ihtimaliyete göre
meydana geliyor gibi görünen hadiselerin de bir kanuniyeti
vardır. Esasen tesadüfle varlıkları açıklamak imkânsızdır.
Birden ona kadar sayılan yazılı kartları tesadüfen bir
torbadan sırayla çekme şansı 10 milyonda bir iken bir canlı
hücrenin yapısında yer alan bir protein molekülünün
tesadüfen meydana gelme şansı, birin önüne 300 tane sıfırı
koymakla elde edilen sayıda birdir. Ancak bunun için
milyarlı milyarlarca tekrarla elde edilecek sayı kadar
kâinatın ömrü geçmesi lâzımdır. Tabiat bir makinedir,
mühendisi değil, bir matbaadır, matbaacısı değil; bir
kitapdır, kâtip değil; bir eserdir, müessir değil, bir
kanundur, kanun koyucu değil."Tabiat iktiza ediyor, tabiat
yapıyor" deyip Allah'ı inkâr etmek isteyenlere cevap:(Eğer
mevcudatta, hususan zihayatta görünen; basirâne, hakimâne
olan san'at ve icad, Şems-i Ezelî'nin kalem-i kader ve
kudretine verilmezse; belki kör, sağır, düşüncesiz olan
tabiata ve kuvvete isnad edilse, lâzım gelir ki: Tabiat,
icad için her şeyde hadsiz mânevi makine ve matbaaları
bulundursun; veyahut her şeyde kâinatı halk ve icad edecek
bir kudret ve hikmet dercetsin. Çünkü, nasıl şemsin
cilveleri ve akisleri, zemin yüzündeki zerrecik cam
parçalarında ve katrelerde görünüyor. Eğer o misâli ve aksi
güneşcikler, semadaki tek güneşe isnad edilmese, lâzım gelir
ki: Bir kibrit başı yerleşmeyen bir zerrecik cam parçasında
tabii, fıtri ve güneşin hâsiyetlerine mâlik, zâhiren küçük,
mânen çok derin bir güneşin hârici vücudunu kabul ederek,
zerrât-ı züccaciye adedince tabii güneşleri kabul etmek
lâzım geldiği gibi... Aynen bu misâl gibi; mevcudat ve
zihayat doğrudan doğruya Şems-i Ezelinin cilve-i esmâsına
verilmezse, her bir mevcudda, hususan her bir zihayatta;
hadsiz bir kudret ve irâde ve nihayetsiz bir ilim ve hikmet
taşıyacak bir tabiatı, bir kuvveti, âdetâ bir İlâhı içinde
kabul etmek lâzım gelir. Bu tarz-ı fikir ise; kâinattaki
muhalâtın en bâtılı, en hurafesidir. Hâlik-ı Kâinat'ın
san'atını, mevhum, ehemmiyetsiz, şuursuz bir tabiata veren,
elbette yüz defa hayvandan daha hayvan, daha şuursuz
olduğunu gösterir.Tabiat, bir san'at-ı İlâhiyedir, Sani'
olamaz. Bir kitab-ı Rabbanidir, kâtip olamaz. Bir nakıştır,
nakkaş olamaz. Bir defterdir, defterdar olamaz. Bir
kanundur, kudret olamaz. Bir mistardır, mastar olamaz. Bir
kabildir, münfail olur; fâil olamaz. Bir nizamdır, nâzım
olamaz. Bir şeriat-ı fıtriyedir, şâri' olamaz. L.)(S -
Onların daima iftiharla bahsettikleri tabiat, nevamis ve
kuva nedir ki, kendilerini onlarla iknaa çalışıyorlar?C -
Tabiat dedikleri şey, bir matbaadır, tâbi' değildir. Tâbi',
ancak kudrettir. Kanundur, kuvvet değildir. Kuvvet, ancak
kudrettedir. Yahut, nasıl ki bildiğimiz şeriat, insanlardan
sudur eden ef'âl-i ihtiyariyeyi bir nizam ve bir intizam
altına alıp tahdit eden kaidelerin hülâsasıdır; veya
devletin işlerini tanzim eden nizamların, düsturların,
kanunların mecmuasıdır. Kezalik, tabiat denilen şey de,
âlem-i şehadetin uzuvlarından ve eczalarından sudur eden
ef'âl arasında bir nizam ve bir intizamı ika' eden İlâhi bir
şeriat-ı fıtriyyedir. Binaenaleyh, şeriat ile devlet nizamı,
mâkul ve itibari emirlerden oldukları gibi, tabiat dahi
itibari bir emir olup, hilkatte yâni yaratılışta câri olan
Adetullah'tan ibârettir. Amma tabiatın bir mevcud-u hârici
olduğunu tevehhüm etmek, bir fırka askerin, idman ve tâlim
esnasında yaptıkları o muntazam hareketlerini gören bir
vahşinin, "Aralarındaki o nizami idare edip birbiriyle
bağlayan ip gibi bir şey mevcuttur." diye vahşice ettiği
vehme benzer. Binaenaleyh, vicdanı ve aklı vahşi olan bir
adam, sathi ve tebai bir nazarla devam ve istimrarını
muhafaza eden tabiatın müessir bir mevcud-u hârici olduğuna
ihtimal verebilir.Hülâsa : Tabiat, Allah'ın san'atı ve
şeriat-ı fıtriyesidir. Nevamis ise, onun mes'eleleridir.
Kuva dahi, o mes'elelerin hükümleridir. İ.İ.)
"TABİAT" kelimesine ilk yorumu yazan sen ol.