58.000'den fazla kelime ile en kapsamlı Osmanlıca Türkçe sözlük
Aradığınız Osmanlıca kelimelerin Türkçe anlamlarını sözlüğümüzde bulabilirsiniz
TEFSİR ne demek? TEFSİR kelimesinin anlamı nedir?
Mestur, gizli bir şeyi aşikâr etmek. Mânâyı izhâr
etmek.
Anladığını anlatmak. Bildiği kadar açıklamak.
Kur'ân-ı Kerim'in mânâsını anlatan kitab.
Ehl-i Hadis
ıstılahında Tefsire dâir hadis-i şeriflere Tefsir denilir.
(Bak: İctihad)(Tefsir iki kısımdır: Birisi, malûm
tefsirlerdir ki, Kur'anın ibaresini ve kelime ve
cümlelerinin mânâlarını beyan ve izah ve isbat
ederler.İkinci kısım tefsir ise: Kur'anın imanî olan
hakikatlerini, kuvvetli hüccetlerle beyan ve isbat ve izah
etmektir. Bu kısmın pek çok ehemmiyeti var. Zâhir mâlum
tefsirler, bu kısmı bazen mücmel bir tarzda dercediyorlar.
Fakat, Risale-i Nur, doğrudan doğruya bu ikinci kısmı esas
tutmuş, emsalsiz bir tarzda, muannid feylesofları susturan
bir manevî tefsirdir. Ş.)(Risale-i Nur, hükema ve ulemanın
mesleğinde gitmeyip Kur'anın bir icaz-ı mânevisiyle her
şeyde bir pencere-i mârifet açmış; bir senelik işi bir
saatte görür gibi Kur'an'a mahsus bir sırrı anlamıştır ki,
bu dehşetli zamanda hadsiz ehl-i inadın hücumlarına karşı
mağlub olmayıp galebe etmiş. M.N.)(Kur'an-ı Azimüşşan; bütün
zamanlarda gelip geçen nev'-i beşerin tabakalarına,
milletlerine ve fertlerine hitaben Arş-ı Alâdan irad edilen
İlâhî ve şümullü bir nutuk ve umumi, Rabbanî bir hitabe
olduğu gibi; bilinmesi, bir ferdin veya küçük bir cemaatin
iktidarından hariç olan ve bilhassa bu zamanda, dünya
maddiyatına ait pek çok fenleri ve ilimleri câmidir.Bu
itibarla; zamanca, mekânca, ihtisasca daire-i ihatası pek
dar olan bir ferdin fehminden ve karihasından çıkan bir
tefsir, bihakkın Kur'an-ı Azimüşşan'a tefsir olamaz...
Çünkü, Kur'anın hitabına muhatab olan milletlerin,
insanların ahval-i ruhiyelerine ve maddiyatlarına, câmi
bulunduğu ince fenlere, ilimlere bir ferd, vâkıf ve sahib-i
ihtisas olamaz ki, ona göre bir tefsir yapabilsin. Hem bir
ferdin mesleği ve meşrebi taassuptan hâli olamaz ki,
hakaik-i Kur'aniyeyi görsün, bîtarafane beyan etsin? Hem bir
ferdin fehminden çıkan bir dâva, kendisine has olup, başkası
o dâvanın kabulüne davat edilemez... Meğer ki bir nevi
icmanın tasdikine mazhar ola.Binaenaleyh, Kur'anın ince
mânalarının ve tefsirlerde dağınık bir surette bulunan
mehasinin ve zamanın tecrübesiyle fennin keşfi sayesinde
tecelli eden hakikatlerin tesbitiyle, herbiri birkaç fende
mütehassıs olmak üzere muhakkıkîn-i ulemadan yüksek bir
heyetin tetkikatiyle, tahkikatiyle bir tefsirin yapılması
lâzımdır. Nitekim, kanunî hükümlerin tanzim ve ıttıradı, bir
ferdin fikrinden değil, yüksek bir heyetin nazar-ı dikkat ve
tedkikatından geçmesi lâzımdır ki, umumi bir emniyeti ve
cumhur-u nâsın itimadını kazanmak üzere millete karşı bir
kefalet-i zımniyye husule gelsin; ve icma-i millet, hücceti
elde edebilsin.Evet, Kur'an-ı Azimüşşan'ın müfessiri, yüksek
bir deha sahibi ve nâfiz bir içtihada malik ve bir velâyet-i
kâmileyi haiz bir zat olmalıdır. Bilhassa bu zamanlarda, bu
şartlar, ancak yüksek ve azim bir heyetin tesanüdiyle ve o
heyetin telâhuk-u efkârından ve ruhlarının tenasübüyle
birbirine yardım etmesinden ve hürriyet-i fikirlerinden ve
taassublarından âzâde olarak tam ihlâslarından doğan dâhî
bir şahs-ı manevîde bulunur. İşte, Kur'anı, ancak böyle bir
şahs-ı mânevi tefsir edebilir. Çünkü, "Cüzde bulunmayan,
küllde bulunur." kaidesine binaen, her fertte bulunmayan bu
gibi şartlar, heyette bulunur. İ.İ.) (Bak: Müfessir)
"TEFSİR" kelimesine ilk yorumu yazan sen ol.