58.000'den fazla kelime ile en kapsamlı Osmanlıca Türkçe sözlük
Aradığınız Osmanlıca kelimelerin Türkçe anlamlarını sözlüğümüzde bulabilirsiniz
TEVATÜR ne demek? TEVATÜR kelimesinin anlamı nedir?
Kuvvetli haber.
Müteaddid şeyler birbiri ardınca
zâhir olmak.
Bir hususun söylenmesi hemen herkesin ağzında
olup, gezmek. Şâyia.
Fık: İçinde yalan ihtimali olmayan ve
bir cemâate dayanan kuvvetli haber, ferdî olmayıp cemaate
ait olan sağlam haber.(Mâlumdur ki; üç dört muhtelif yoldan
gelenler, aynı bir hâdiseyi söyleseler, yakini ifâde eden
tevâtür derecesinde o hadisenin kat'i vukuuna delâlet
eder.İşte, meşrebce ve meslekce ve isti'dâdca ve asırca
gayet muhtelif ayrı ayrı bütün muhakkikinin muhtelif
tabakatından ve evliyânın muhtelif turuklarından ve
asfiyanın muhtelif mesleklerinden ve hükema-i hakikiyenin
muhtelif mezheblerinden olan bütün ehl-i keşif ve zevk ve
şuhud ile ittifak etmişler ki: kâinat mezâhirinde ve
mevcudat âyinelerinde görülen mehâsin ve kemâlât, bir tek
Zât-ı Vâcib-ül Vücud'un tecelliyat-ı kemalidir ve cilve-i
cemal-i esmasıdır. S.)(...Sahabeler, Kur'anın ve âyetlerin
hıfzından sonra en ziyade, Resul-ü Ekrem'in (A.S.M.) ef'al
ve akvalinin muhafazasında, bâhusus ahkâma ve mu'cizata dair
ahvâline bütün kuvvetleriyle çalıştıklarını ve sıhhatlerine
pek çok dikkat ettiklerini, tarih ve siyer şehadet ediyor.
Resul-ü Ekrem'e (A.S.M.) ait en küçük bir hareketi, bir
sireti, bir hali ihmal etmemişler. Ve etmediklerini ve
kaydettiklerini, kütüb-ü ehadisiyye şehâdet ediyor. Hem
asr-ı saâdette, mu'cizatı ve medar-ı ahkâm ehadisi,
kitabetle çoklar kaydedip yazdılar. Hususan Abadile-i Seb'a
kitabetle kaydettiler. Hususan Tercüman-ül Kur'an olan
Abdullah İbn-i Abbas ve Abdullah İbn-i Amr İbn-i As, bahusus
otuz kırk sene sonra, Tabiînin binler muhakkikleri, ehadisi
ve mu'cizatı yazı ile kaydettiler. Daha ondan sonra, başta
dört imam-ı müçtehid ve binler muhakkik muhaddisler
naklettiler, yazı ile muhafaza ettiler. Daha hicretten
ikiyüz sene sonra başta Buharî, Müslim, Kütüb-ü Sitte-i
Makbule, vazife-i hıfzı omuzlarına aldılar. İbn-i Cevzî gibi
şiddetli binler münekkidler çıkıp; bazı mülhidlerin veya
fikirsiz veya hıfızsız veya nâdanların karıştırdıkları mevzu
ehadisi tefrik ettiler, gösterdiler. Sonra ehl-i keşfin
tasdikiyle; yetmiş defa Resul-ü Ekrem'in (A.S.M.) temessül
edip, yakaza halinde Onun sohbetiyle müşerref olan
Celâleddin-i Süyutî gibi allâmeler ve muhakkikler, ehadis-i
sahihanın elmaslarını, sair sözlerden ve mevzuattan tefrik
ettiler. İşte bahsedeceğimiz hâdiseler, mu'cizeler; böyle
elden ele (kuvvetli, emin, müteaddit ve çok, belki hadsiz
ellerden) sağlam olarak bize gelmiş.İşte buna binaen; "Bu
zamana kadar uzun mesafeden gelen, şu zamandan tâ o zamana
kadar bu hâdiseleri nasıl bileceğiz ki, karışmamış ve
sâfidir?" hatıra gelmemelidir. M.)(Naklolunan haberler eğer
tevatür suretinde olsa, kat'idir. Tevatür iki kısımdır.
Biri: "Sarih Tevatür" biri: "Manevî Tevatür" dür. Manevî
tevatür de iki kısımdır. Biri: "Sükûtî" dir. Yâni, sükût ile
kabul gösterilmiş. Meselâ: Bir cemaat içinde bir adam, o
cemaatin nazarı altında bir hâdiseyi haber verse, cemaat onu
tekzib etmezse, sükût ile mukabele etse, kabul etmiş gibi
olur. Hususan haber verdiği hâdisede cemaat onunla alâkadar
olsa, hem tenkide müheyya ve hatâyı kabul etmez ve yalanı
çok çirkin görür bir cemaat olsa, elbette onun sukûtu o
hâdisenin vukuuna kuvvetli delâlet eder. İkinci kısım
tevatür-ü manevî şudur ki: Bir hâdisenin vukuuna, meselâ
"Bir kıyye taam, ikiyüz adamı tok etmiş." denilse; fakat onu
haber verenler, ayrı ayrı surette haber veriyor... biri bir
çeşit, biri başka bir surette, diğeri başka bir şekilde
beyaân eder.. fakat umumen, aynı hâdisenin vukuuna
müttefiktirler. İşte, mutlak hâdisenin vukuu; mütevatir-i
bilmânadır, kat'idir. İhtilâf-ı suret ise, zarar vermez. M.)
"TEVATÜR" kelimesine ilk yorumu yazan sen ol.