58.000'den fazla kelime ile en kapsamlı Osmanlıca Türkçe sözlük
Aradığınız Osmanlıca kelimelerin Türkçe anlamlarını sözlüğümüzde bulabilirsiniz
ÂL-İ BEYT ne demek? ÂL-İ BEYT kelimesinin anlamı nedir?
(Bak: Âl)
Hz. Peygamberin (A.S.M.) sülâle-i tahiresinden
yetişenler ve sünnet-i seniyyesinin menbaı ve muhafızı ve
bihakkın sünnete ittibâ ve onu idâme ettirenler. Al-i Resul,
Al-i Nebi, Al-i Muhammed ve Ehl-i Beyt gibi tâbirlerle de
söylenir. (Eğer denilse: "Neden hilâfet-i İslâmiye, Al-i
Beyt-i Nebevide takarrur etmedi? Halbuki en ziyade lâyık ve
müstehak onlardı.Elcevap: Saltanat-ı dünyeviye aldatıcıdır.
Al-i Beyt ise, hakaik-ı İslâmiyeyi ve ahkâm-ı Kur'aniyeyi
muhafazaya memur idiler. Hilâfet ve saltanata geçen, ya Nebi
gibi mâsum olmalı veyahut hulefâ-i râşidin ve Ömer İbn-i
Abdülaziz-i Emevî ve Mehdi-i Abbasî gibi harikulâde bir
zühd-ü kalbi olmalı ki aldanmasın. Halbuki Mısır'da Âl-i
Beyt nâmına teşekkül eden Devlet-i Fatımiye Hilâfeti ve
Afrika'da Muvahhidin Hükümeti ve İran'da Safevîler Devleti
gösteriyor ki, saltanat-ı dünyeviye, Âl-i Beyte yaramaz;
vazife-i asliyesi olan hıfz-ı dini ve hizmet-i İslâmiyeti
onlara unutturur. Halbuki saltanatı terkettikleri zaman,
parlak ve yüksek bir surette İslâmiyete ve Kur'ana hizmet
etmişler. M.)( $âyetinin bir kavle göre mânası: "Resul-ü
Ekrem (A.S.M.) vazife-i Risaletin icrasına mukabil ücret
istemez, yalnız Âl-i Beytine meveddeti istiyor." Eğer
denilse: Bu mânaya göre karabet-i nesliye cihetinden gelen
bir faide gözetilmiş görünüyor. Halbuki, ( $ ) sırrına
binâen karabet-i nesliye değil, belki kurbiyet-i İlâhiye
noktasında vazife-i Risalet cereyan ediyor? Elcevap: Resul-ü
Ekrem (A.S.M.), gayb-âşinâ nazarıyla görmüş ki: Âl-i Beyti,
âlem-i İslâm içinde bir şecere-i nuraniye hükmüne geçecek,
âlem-i İslâmın bütün tabakatında kemalât-ı insaniye dersinde
rehberlik ve mürşidlik vazifesini görecek zatlar,
ekseriyet-i mutlaka ile Âl-i Beytten çıkacak. Teşehhüddeki
ümmetin "Âl" hakkındaki duası ki: $dir. Makbul olacağını
keşfetmiş, yani nasıl ki millet-i İbrahimiyede ekseriyet-i
mutlaka ile nurani rehberler Hz. İbrahimin (A.S.) âlinden,
neslinden olan enbiya olduğu gibi; ümmet-i Muhammediyede de
(A.S.M.) vezaif-i azime-i İslâmiyette ve ekser turuk ve
mesâlikinde enbiya-i benî İsrâil gibi, Aktab-ı Âl-i Beyt-i
Muhammediyeyi (A.S.M.) görmüş. Onun için ( $ ) demesiyle
emrolunarak, Âl-i Beyte karşı ümmetin meveddetini istemiş.
Bu hakikatı te'yid eden diğer rivayetlerde ferman etmiş:
"Size iki şey bırakıyorum, onlara temessük etseniz, necat
bulursunuz. Biri: Kitabullah, biri: Âl-i Beytim." Çünkü:
Sünnet-i Seniyyenin menbaı ve muhafızı ve her cihetle
iltizam etmesiyle mükellef olan, Âl-i Beyttir. L.)
"ÂL-İ BEYT" kelimesine ilk yorumu yazan sen ol.