58.000'den fazla kelime ile en kapsamlı Osmanlıca Türkçe sözlük
Aradığınız Osmanlıca kelimelerin Türkçe anlamlarını sözlüğümüzde bulabilirsiniz
VAHİY ne demek? VAHİY kelimesinin anlamı nedir?
Bir fikrin, bir hakikatın veya emrin Allah (C.C.)
tarafından Peygambere bildirilmesi.
Lügatte vahiy: Kelâm,
kitap, işaret, irsal, ilham, ifham, emir, teshir, bir şeyi
harfiyyen i'lâm, bazı hususi maksadları tebliğ gibi mânalara
gelir.
Şeriatta vahiy: Dilediği ahkâmı, esrar ve hakaikı
Peygamberan-ı Zişanına rüya, ilham, kitap, irsal-i melek
yollarından biriyle Cenab-ı Hakk'ın bildirip ifham buyurması
demektir.(Vahiy ve ilhamın farkları: Birincisi: İlhamdan çok
yüksek olan vahyin ekserisi melâike vasıtası ile ve ilhamın
ekserisi vasıtasız olmasıdır. Meselâ: Nasıl ki, bir
padişahın iki suretle konuşması ve emirleri var. Birisi:
Haşmet-i saltanat ve hâkimiyyet-i umumiyye haysiyetiyle bir
yâverini bir vâliye gönderir. O hâkimiyetin ihtişamını ve
emrin ehemmiyetini göstermek için bazan vasıta ile beraber
bir içtima yapar. Sonra ferman tebliğ edilir.İkincisi:
Sultanlık ünvanı ile ve padişahlık umumi ismiyle değil,
belki kendi şahsı ile hususi bir münasebeti ve cüz'î bir
muamelesi bulunan has bir hizmetçisi ile veya bir âmi
raiyyetiyle, hususi telefonu ile hususi konuşmasıdır. Öyle
de Padişah-ı Ezelî'nin umum âlemlerin rabbi ismiyle ve
kâinat Hâlıkı ünvanı ile vahy ile ve vahyin hizmetini gören
şümullü ilhamları ile mükâlemesi olduğu gibi; her bir
ferdin, her bir zihayatın Rabbi ve Hâlıkı olmak haysiyetiyle
hususi bir surette fakat perdeler arkasında onların
kabiliyyetine göre bir tarz-ı mükâlemesi var.İkinci fark:
Vahiy gölgesizdir, safidir, havassa hastır. İlham ise;
gölgelidir, renkler karışır, umumidir. Melâike ilhamları ve
insan ilhamları ve hayvanat ilhamları gibi çeşit çeşit, hem
pekçok envaiyle denizlerin katreleri kadar kelimat-ı
Rabbâniyenin teksirine medar bir zemin teşkil ediyor.
Ş.)(Vahiy iki kısımdır:Biri: "Vahy-i Sarihî" dir ki, Resul-i
Ekrem (A.S.M.) onda sırf bir tercümandır, mübelliğdir,
müdahalesi yoktur. Kur'an ve bazı ehadis-i kudsiye
gibi.İkinci kısım: "Vahy-i Zımnî" dir. Şu kısmın mücmel ve
hülâsası, vahye ve ilhama istinad eder; fakat tafsilâtı ve
tasviratı, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'a aittir. O
vahiyden gelen mücmel hâdiseyi tafsil ve tasvirde Zât-ı
Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm, bazan yine ilhama, ya vahye
istinad edip beyan eder; veyahut kendi ferasetiyle beyan
eder. Ve kendi içtihadiyle yaptığı tafsilât ve tasviratı ya
vazife-i risalet noktasında ulvi kuvve-i kudsiye ile beyan
eder veyahut örf ve âdet ve efkâr-ı âmme seviyesine göre,
beşeriyeti noktasında beyan eder.İşte her hadiste bütün
tafsilâtına, vahy-i mahz noktasıyla bakılmaz. Beşeriyetin
muktezası olan efkâr ve muamelâtında, risaletin ulvi âsârı
aranılmaz. Mâdem bazı hâdiseler mücmel olarak mutlak bir
surette O'na vahyen gelir, o da kendi ferasetiyle ve
teârüf-ü umumi cihetiyle tasvir eder. Şu tasvirdeki
müteşabihata ve müşkilâta bazan tefsir lâzım geliyor, hattâ
tabir lâzım geliyor. Çünki bazı hakikatlar var ki, temsil
ile fehme takrib edilir. Nasıl ki bir vakit huzur-u Nebevîde
derince bir gürültü işitildi. Ferman etti ki: "Şu gürültü,
yetmiş senedir yuvarlanıp, şimdi Cehennem'in dibine düşmüş
bir taşın gürültüsüdür." Bir saat sonra cevap geldi ki:
"Yetmiş yaşına giren meşhur bir münafık ölüp, Cehennem'e
gitti." Zât-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm'ın beliğ bir
temsil ile beyan ettiği hâdisenin te'vilini gösterdi. M.)
"VAHİY" kelimesine ilk yorumu yazan sen ol.